Abdullah b. Selam (r.a) ve Teslimiyet

21. Yüzyılda Abdullah Olmak programlarının altıncısı olan ABDULLAH B. SELÂM ve TESLİMİYET programı icra edildi. Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, sahabeyi sahabe yapan en önemli vasfı, Abdullah b. Selam üzerinden anlattı.

Dersten Cümleler

·Teslimiyet bir Müslümanın olmazsa olmaz bir vasfıdır. Teslimiyet imanın en önemli göstergesidir. Teslimiyet muttaki olmanın en büyük tezahhürüdür. Teslimiyet Rabbimizin bizden istediği bir yükümlülüktür. Teslimiyet sahabeyi sahabe yapan, onları Allah’tan razı, Allah’ın onlardan razı olmasını sağlayan, cenneti kazandıran, dünyadan cennete uzanmalarına sebep olan en önemli ameldir.

·Teslimiyetleri olmasa idi; onlar rehber ve öncü olmazlardı. Teslimiyetleri olmasa idi; her adımları ile destan olan o büyük işlere imza atamazlardı. Teslimiyetleri olmasa idi, karşılık bekleyerek, pazarlık yaparak bu yola revan olurlardı.

·Önlerindeki Peygamber yürü dedi; onlar arkalarına bakmadan yürüdüler, dur dedi; onlar acıtsa da durdular; yat dedi; kalkmak için değil şehit olmak için yattılar; öl dedi; gözlerini kırpmadan öldüler.
·Eğer sahabede teslimiyet istenilen düzeyde olmasa idi; tarih, sıddık lakabını alan Ebu Bekir’i, Faruk lakabını alan Ömer’i, Zinnureyn lakabını alan Osman’ı, Murtaza lakabını alan Ali’yi ve nicelerini yazamayacaktı.

·Eğer sahabede teslimiyet istenilen düzeyde olmasa idi; tarih, Arap olmamasına rağmen, Fars olmamasına rağmen, Rum olmamasına rağmen, Habeşli olmamasına rağmen, Müminu’n-Beni İsrail olan yani Beni İsrail’in mümini olan, Şahidü’n- Beni İsrail, Beni İsrail’in şahidi olan Abdullah b. Selam’ı yazmayacaktı.

·Kur’an’ın en güzel teslimiyet tablolarından biri sihirbazlar ve Hz. Musa kıssası…

·Biz menkıbeleri uyumak için değil, uyanmak için dinleriz.

·Asıl adı Husayn b. Selam; Hüseyin değil, yani sin ile değil sad ile… Efendimiz’in isim konusundaki hassasiyetini biliyorsunuz; manası, çağrışımı güzel olmayan isimleri değiştirmiştir; erkek ise çoğu zaman Abdullah, kız ise çoğu zaman Zeynep ismini vermiştir. Husayn isminin de manasında biraz kibir ve büyüklenme anlamı vardır; erişilemez, ulaşılamaz gibi; bundan dolayı Efendimiz onun adını Abdullah diye değiştirmiştir.

·Abdullah b. Selam’ın baba tarafından soyu Hz. Yusuf’a dayanırdı. Hz.Yusuf (as)’ın ne zaman ismini duysa Efendimiz: “Kerim ibnü’l-Kerim ibnü’l-Kerim ibnü’l-Kerim ibnü’l-Kerim” derdi. Kerim oğlu kerim oğlu kerim oğlu kerim…. Neden böyle derdi? Çünkü Yusuf’un babası Yakup, Yakup’un babası İshak, İshak’ın babası İbrahim… Her biri bir başka güzel, her biri bir başka kerim….

· “Ben Tevrat’ı ve tefsîrini babamdan okumuş, öğrenmiştim. Bir gün âhir zamanda gelecek olan Peygamberin sıfatları, alâmetleri ve yapacağı işleri bana anlattı ve “Eğer o, Harun evlâdından gelecek olursa ona tabi olurum, yoksa tabi olmam!” dedi ve Resûlullah’ın (s.a.v.) Medine’ye gelişinden önce öldü.”

·”Ha za Resulullah/ Bu Allah’ın Resulü’dür!”

·”Ya Büneyye! Haza vechün leyse bi vechi’l-kezzab” “Ey oğlum! Bu yüz yalancı yüzü değil!”

·“Birinci şehâdetiniz bize kâfidir, ikincisi ise lüzumsuzdur.”

·“Onların (Ehl-i kitabın) hepsi bir değildir. Ehl-i kitabın içinde bir cemaat vardır ki, onlar gece vakitlerinde secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okurlar. Allah’a ve âhiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, hayır işlerinde de birbirleriyle yarış yaparlar. İşte onlar sâlihlerdendirler.” (Âl-i İmrân: 113- 114)

·”Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da onların, «Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur» demelerindendir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar.”

·”Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah’tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler. Kim Allah’ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah’ın taraftarlarıdırlar.”

سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ

كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ

إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا كَأَنَّهُم بُنيَانٌ مَّرْصُوصٌ

“Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah’ı tesbih eder. O, üstündür, hikmet sahibidir.
Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.
Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.”

·“Cennetlik bir adama bakmak kimin hoşuna giderse, Abdullah bin Selâm’a baksın.”

·”Yeryüzünde o güne kadar yürüyen hiç kimse için Resulullah’ın cennet ehlindendir dediğini işitmedim!”

·“Şu kapıdan ilk girecek olan, Cennet ehlinden (Cennetliklerden) biridir.”

· “Ben zayıf bir kimseyim. Benim en kuvvetli ümidim, kalb selâmeti, yani kimseye karşı içimde kötülük beslememem ve boş sözleri terk etmemdir. Bundan başka (beni kurtaracağından ümitli olduğum) bir amelim (işim) yoktur.”

·Hz. Osman’ın yanında…

·”Ey Ali! Resulullah’ın minberinden ayrılma! Eğer onu bırakıp gidersen vallahi bir daha o minberi ne sen görebilirsin, ne biz Resulullah’ın günlerinde olduğu gibi görebiliriz!”

·Hz. Ali dedi ki: “O bizden olan iyi bir adamdır!”

·Muaz bin Cebel (r.a.): “İlim benim vefâtımla kaybolmaz. Benden sonra ilmi şu dört kişiden öğren: Abdullah bin Mes’ûd’dan, Abdullah bin Selâm’dan, Selmân-ı Fârisî’den ve Ebüd-Derda’dan…”

“Selâmı aranızda yayınız, insanlara yemek yediriniz, akrabalarınızla bağlarınızı koparmayınız ve insanlar uykuda iken siz namaz kılınız. Böylece Cennet’e selâmetle giriniz.”

(1136)