Allah’ın Bir İhsanı ve Rahman’ın Bir Hediyesi Olarak Hastalık
“Ey maraza müptelâ hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki, hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i Rahmânîdir.”
Hastalık meselesini biz iki derste, 4 temel başlıkta anlamaya çalışacağız:
- Hastalık nedir? Nasıl anlaşılmalıdır?
- Hasta olan ne yapmalıdır? Nasıl davranmalıdır?
- Hasta yakınlarına düşen sorumluluklar nelerdir? Nelere dikkat etmeleri gerekir?
- Hastalara karşı müminlerin sorumlulukları nelerdir?
Hastalık nedir? Nasıl anlaşılmalıdır?
- Hastalık, Allah’ın sevdiği kullarına bir ihsanı ve Rahmaniyetinin tecellisi olan bir hediyesidir.
- Hastalık, şifa vesilelerinin aranması lazım olan, ama asıl şifanın Allah tarafından verileceği unutulmaması gereken bir haldir.
- Hastalık, bizatihi hayırdır ve mümine hayırların ulaşmasının en önemli vesiledir.
- Hastalık, dünya hayatının anlam ve gayesini iyice idrak edebilmenin en önemli sebebidir.
- Hastalık, sabır ve şükür ile geçirildiğinde, yaşananları ibadet hükmüne çeviren en önemli bir kazançtır.
- Hastalık, unutulan nice nimetlerin hatırlanmasını sağlayan en önemli nasihatçidir.
- Hastalık, Allah’ın (cc) yüce kudretinin bir işareti ve yaratılış hikmetini kavrayacağımız bir fırsattır.
- Hastalık, kader planında yazılanların ortaya çıkması ve Allah’ın takdir ve iradesi ile kuluna isabet eden bir nimettir.
- Hastalık, ilahî rahmetin fazlalaştığı bir süreç ve ahiret hayatı için büyük bir ikramdır.
- Hastalık, müminde emanet bilincini ve kulluk şuurunu geliştiren bir mesajlar manzumesidir.
- Hastalık, imanın takviyesi, takvanın kuşanılması ve tevekkülün ihyası için bir fırsattır.
- Hastalık, müminin günahlarına bir kefaret, amel defterine bir bereket, cennetteki mertebesinin yükselmesine ise bir vesiledir.
- Hastalık kişiyi ruhen olgunlaştıran, manen daha duyarlı bir hale getiren ve sürekli teyakkuzda kalmasını sağlayan bir imkândır.
- Hastalık, kabir âlemini ve hesabı hatırlatan bir vaiz, ahireti ve ölümü düşündüren bir işarettir.
- Hastalık, sabır ve şükür ile geçirildiğinde, eğer arkasından ölüm gelirse, sahibine şehitlik sevabı kazandıracak bir ikramiyedir.
- Hastalık, Allah’ın sevdiği kullarına bir ihsanı ve Rahmaniyetinin tecellisi olan bir hediyesidir.
“İnsanların en çok musibete uğrayanları evvela peygamberlerdir, sonra derecelerine göre diğer insanlar gelir. Kişi dinine göre bela ve imtihanlara maruz kalır. Eğer dine bağlılığı varsa, belası (imtihanı) daha da artar. Fakat dininde gevşek yaşıyorsa ona göre musibetlerle karşılaşır. Kişiye belalar gelir gelir de artık onun üzerinde hiçbir günah kalmaz.” (Tirmizi, Zühd, 57; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I/172, 174)
Dertler, özel insanlara verilir…
- Hastalık, şifa vesilelerinin aranması lazım olan, ama asıl şifanın Allah tarafından verileceği unutulmaması gereken bir haldir.
Derdi veren kim? Allah! Şifayı dermanı yaratan kim Allah! O halde hasta olan derman aramalı ama asıl dermanı vereni unutmamalı…
“İbrahim dedi ki: “İyi ama ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?
Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi benim dostumdur.
O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.
Beni yediren, içirendir.
Hastalandığım zaman bana O, şifâ verendir.
O ki, benim canımı alacak, sonra diriltecektir.
Ve hesap günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur.
Ya Rab! Bana hikmet (hüküm) ver ve beni iyiler zümresine kat. (Şuara, 26/75-83)
“Yüce Allah; yarattığı her derdin şifasını da yaratmıştır!” (Tecrid, c. XII, s. 75)
- Hastalık bizatihi hayırdır ve mümine hayırların ulaşmasının en önemli vesiledir.
“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şura; 42/30)
- Hastalık, dünya hayatının anlam ve gayesini iyice idrak edebilmenin en önemli sebebidir.
- Hastalık, sabır ve şükür ile geçirildiğinde, yaşananları ibadet hükmüne çeviren en önemli bir kazançtır.
“Allah’tan fazl ve ihsanını isteyeniz. Şüphesiz Allah, kendisinden bir şey istenmesini sever. İbadetlerin en üstünü, sıkıntı hâlinde kurtuluşu sabırla beklemektir.”
“Kul, ibadet üzere iyi bir yolda iken hastalansa, o kul ile görevli meleğe denir ki: ‘İyileşinceye veya ölünceye kadar sıhhatli iken yaptığı ameli gibi sevap yazın.” (Ahmed b. Hanbel; el-Müsned, II; 203)
“Hayâ süstür. Takva şereftir. En hayırlı binek sabırdır. Musibet (bela) anında aziz ve celil olan Allah’tan kurtuluş beklemek de ibadettir.”
“Ya Rabbi! Bu hastalık vesilesi ile ister boğazımı sık, ister canımı al! İzzetinin hakkı için Sen de çok iyi biliyorsun ki, ben seni çok ama çok seviyorum.”
“Allah’ım bir ömür Senden korkarak yaşadım, haşyet üzere olmaya çalıştım. Ama şimdi senden ümitliyim. Sen de bilirsin ki ben, dünyanın ne akan nehirlerine, ne salınan ağaçlarına takıldım. Sadece istediğim senin affına ve mağfiretine nail olmaktır. Beni affın ile ve mağfiretin ile karşıla!”
- Hastalık, unutulan nice nimetlerin hatırlanmasını sağlayan en önemli nasihatçidir.
“Beş şey gelmeden önce, beş şeyin kıymetin bilin! Hastalık gelmeden önce sağlığın, ölüm gelmeden önce hayatın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, dolu vakit gelmeden önce boş vaktin.” (Buhari, Rikak, 3)
“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunlar hususunda aldanmıştır: Bunlar sıhhat ve boş vakittir.” (Buhari, Rikak, 1; İbn Mace, Zühd, 15)
- Hastalık, Allah’ın (cc) yüce kudretinin bir işareti ve yaratılış hikmetini kavrayacağımız bir fırsattır.
- Hastalık, kader planında yazılanların ortaya çıkması ve Allah’ın takdir ve iradesi ile kuluna isabet eden bir nimettir.
“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir Kitap’da yazılmış bulunmasın. Doğrusu bu Allah’a kolaydır. (Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.” (Hadid, 57/22, 23)
- Hastalık, ilahî rahmetin fazlalaştığı bir süreç ve ahiret hayatı için büyük bir ikramdır.
- Hastalık, müminde emanet bilincini ve kulluk şuurunu geliştiren bir mesajlar manzumesidir.
- Hastalık, imanın takviyesi, takvanın kuşanılması ve tevekkülün ihyası için bir fırsattır.
“Ayakta namaz kıl! Eğer ayakta namaz kılmaya gücün yetmez ise hafifçe yana doğru oturarak kıl! Eğer buna da gücün yetmezse yanının üzere yatarak kıl!” (Buhari, Taksir, 19; Ebû Davud, Salât, 179)
- Hastalık, müminin günahlarına bir kefaret, amel defterine bir bereket, cennetteki mertebesinin yükselmesine bir vesiledir.
“Allah, şöyle buyurdu: Mümin kullarımdan birine bir bela ve hastalık verdiğimde Bana hamd eder ve verdiğim bela ve hastalığa sabır gösterirse, yatağından kalktığında annesinden doğduğu günkü gibi günahlardan temizleniş olarak kalkar. Allah, hafıza meleklerine şöyle buyurur: ‘Ben bu kulumu yatağa esir ettim ve ona bela verdim. O halde ondan önce sıhattayken kendisine yazmış olduğunuz sevapları yazmaya devam edin.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 28/344; Taberani, el-Mu’cemü’l-Evsat, 5/73)
“Gözün görmez hâle gelmesi, günahlara kefarettir. Kulağın işitmez hâle gelmesi, günahlara kefarettir. Bedenden eksilen diğer şeyler de bunun gibidir. Ölçülerine göre günahlara kefaret olurlar.”
“Mümin bir hastalığa yakalanır, sonra da Allah ona o hastalıktan şifa verdiğinde, bu geçmiş günahlarına kefaret ve ileride işleyeceği kusurlar için de bir ikaz olur. Münafık ise hastalanır, sonra da sıhhate kavuştuğunda sahibi tarafından bağlanan sonra da salıverilen, fakat niçin bağlandığını ve niçin salıverildiğini anlamayan deve gibidir.”
“Kulumun iki sevgili uzvunu (göz nurlarını) giderirsem, o da ona sabrederse, iki gözüne karşılık ona Cenneti veririm.” (Buhari, Merda, 7)
“Kıyamet gününde musibet zedelere sevap verileceği zaman dünyada afiyette ve azaları sağ salim olanlar, dünyada iken derilerinin keskin âletlerle parça parça kesilmiş olmasını arzu edeceklerdir.” (Tirmizî, Zühd, 28)
“Bir kul kendisi için (cennette) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk çocuğuna bir bela verir de bu belaya karşı, sabrı sebebiyle o makama eriştirilir.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V/272)
- Hastalık kişiyi ruhen olgunlaştıran, manen daha duyarlı bir hale getiren ve sürekli teyakkuzda kalmasını sağlayan bir imkândır.
“Eğer Resulullah (sas) bize ölümü temenni etmek için duayı yasaklamasaydı, ben Rabbimden bu acılar karşısında ölümü temenni ederdim. Ama böyle yapmayacağım ve sabır edeceğim.”
- Hastalık, kabir âlemini ve hesabı hatırlatan bir vaiz, ahireti ve ölümü düşündüren bir işarettir.
- Hastalık, sabır ve şükür ile geçirildiğinde, eğer arkasından ölüm gelirse, sahibine şehitlik sevabı kazandıracak bir ikramiyedir.
“Beş durum vardır ki, onlardan biri üzere ölen kimse şehittir: Allah yolunda öldürülen şehittir. Allah’a itaat yolunda ölüp boğularak ölen şehittir. Allah’a itaat yolunda olup da karnındaki bir hastalık sebebiyle ölen şehittir. Allah’a itaat yolunda olup da yaralanarak ve vebadan ölen şehittir. Allah’a itaat yolunda olup da doğum sebebiyle ölen şehittir.”
Hasta olan ne yapmalıdır? Nasıl davranmalıdır?
- İnsana verilen bu beden, kulluk vazifesini yerine getirebilmek için bir emanettir; öyleyse emaneti korumak zorundadır.
- Hastalık, Allah’ın insana vermiş olduğu bir ceza değil, bilakis mükâfattır; öyleyse her hastalığın bir tedavisi vardır, tedavi olmanın yolları muhakkak aranmalıdır.
- Tedavi yollarını araştırmada şifa verenin Allah olduğunu unutulmamalıdır; öyleyse tevhid akidesini zedeleyecek her türlü hurafe ve batıl işlere asla tevessül edilmemelidir.
- Gidilecek doktorda ehliyet ve likayata dikkat edilmelidir; öyleyse bu konuda herkesi değil, ehil doktorları dinlemeli, onların dediklerini de uygulamalıdır.
- Hastalıklara şifa veren Allah (cc) olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır; öyleyse o şifayı celpedecek duaları hem yapmalı, hemde salih insanlardan dualar almalıdır.
“Bendeki bu hastalığın ve sakındığım şeylerin şerrinden Allah’ın izzet ve kudretine sığınırım!” (Müslim, Selam, 67)
“Ey biçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nevi dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi (yok)olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor-tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darbımesel (atasözü) dillerde destandır ki, “Musibet (bela) zamanı çok uzundur; safâ (eğlence rahatlık) zamanı pek kısa oluyor.”
(4105)