Amasya / Mescit Güvercini: Hz. Abdullah B. Zübeyr
82 İl 82 Sahabî projesi aralıksız devam ediyor. Projenin 50. programının adresi Karadeniz’in incisi Amasya idi. Amasya’da, “Mescid Güvercini” üst başlığında, İslam tarihinin önemli isimlerinden biri olan Abdullah b. Zübeyr anlatıldı. Programa ilgi oldukça fazlaydı. Çevre il ve ilçelerden gelenler, sıcağa rağmen programı dikkatle takip ettiler.
Medine’de Doğan İlk Çoçuk
Hızır Yardımlaşma Derneği’nin ev sahipliğini yaptığı program, Amasya Belediyesi Kültür Sarayı’nda yapıldı. Kur’an’ı Kerim tilavetinin ardından kürsüye davet edilen Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, projenin önemine ve Sahabe neslinin değerine dikkat çekerek konuşmasına başladı. Hocamız şöyle dedi: “Bizler Abdullah b. Zübeyr der demez aklımıza çok şey gelir, onun şahsiyetinin ayrılmaz parçaları olan birçok kavram hemen zihnimizde belirir. Ancak bir kavram var ki, o Abdullah b. Zübeyr’de biraz daha farklıdır ve onda onun temsil edilmesi biraz daha derindir. Bu kavram nedir biliyor musunuz? Mücadele’dir. Ne demek mücadele? Mücadele: “Bir gayeye varmak için ortaya konan çaba ve gayret demektir.” Bu anlamdan hareket ederek, şöyle bir soru sorsak: Bir Müslüman’ın temel gayesi nedir, ne olmalıdır? Allah rızasını elde etme, O’nun razı olacağı işleri hayatından çoğaltmadır değil mi? Hal böyle olunca mücadele bir Müslümanın hayatında ilk günden son güne kadar olmalıdır. Bu manada bir Müslümanın kadın olması, erkek olması, genç olması ihtiyar olması, zengin olması, fakir olması, âlim olması talebe olması, amir olması memur olması, tüccar olması işçi olması yada farklı bir halde bulunması onu dini yaşama ve yaşatma mücadelesinden alı koymamalıdır? İşte biz bugün bu kavramı Medine’de doğan ilk çocuk olan Abdullah b. Zübeyr’in hayatından öğreneceğiz.”
“Babasının Oğlu Ne Olacak, Babasının Oğlu…”
Konuşmasına Abdullah b. Zübeyr’in aile bağlarını anlatarak devam eden Hocamız, onun nasıl yetiştiğine dair çok güzel örnekler paylaştı. Çocuk eğitimi konusunda bugünün insanlarına da örnek olabilecek o tablolardan bir tanesi şöyleydi: “Abdullah b. Zübeyr, bir grup kurmuştur Medine’de çocuklardan; yaşları 7 ila 11 arasında, kendisinin yaşı 8, ama lider o olmuştur… Toplamış bir gün çocukları gelmiş Mescid-i Nebevi’ye; on- on iki çocuk, Efendimiz’in (sas) huzuruna çıkmışlar, Abdullah demiş ki: “Ya Resulullah! Hep babalarımızdan mı biat alacaksın, bizde sana biat etmeye geldik, uzat elini sana biat edelim!” Efendimiz (sas) bu sözlerden o kadar hoşnut olmuş ki, hemen uzatmış elini ve çocuklardan tek tek biat almıştır. Sonra Abdullah arkadaşlarını önüne katarak Mescid’den çıkmış, işte o anda Efendimiz mübarek dişleri görünene kadar gülmüş ve: “babasının oğlu ne olacak, babasının oğlu” demiştir…”
Gecenin Ruhbanı, Gündüzün Mücahidi
Muhammed Emin Hocamız, Abdullah b. Zübeyr’in halifeler dönemindeki hayatının en önemli tablolarını anlattıktan sonra sözü çok önemli bir noktaya getirdi ve bu çağın insanın büyük bir hastalığına dikkat çekti. Şöyle dedi: ” Cihad meydanları, mücadele sahaları insanların bakışlarının olduğu yerler, alanlardır. İnsan bazen bu alanlarda yaptığı tüm işleri Allah için yaptığını zan eder. Ancak kendini çok iyi sorguladığında yaptığı o işlerin bazılarını nefsi için yaptığını fark eder. Çünkü sahada olup alkışlanmak insanın hoşuna gider, göz önünde olup taltif ve takdir görmek insanın nefsini okşar, mücadelenin hareketliliği özellikle heyecanı ve hareketliliği seven biri için çok farklı bir amaç ve gaye ortaya çıkarır. Dolayısı ile toplum içerisinde ne kadar bu manada öne çıkan varsa, Allah ile irtibatını daha da güçlendirmek zorundadır. Kökünü sağlam bir hale getirmek durumundadır… İşte siz, Abdullah b. Zübeyr’in hayatına baktığınız zaman, onun hayatını şöyle görürsünüz: Ruhbanü’l-Leyl, Fursanü’n-nehar/ Gecenin ruhbanı, abidi, gündüzün fursanı, mücahidi…”
“Analar Böyle Bir Yiğit Doğurmadı!”
Abdullah b. Zübeyr’in hilafet günlerine de değinen Hocamız, onun nasıl bir mücadele başlattığını ve nasıl sonunda şehadet şerbetini içtiğini anlattı. Annesi Hz. Esma ile olan konuşmalarını aktarırken salonda duygulu anlar yaşandı. Hele karşı tarafın komutanı olan Tarık b. Amir’in onun hakkındaki: “Analar böyle bir yiğit doğurmadı!” sözünün üzerinden, düşmanlarının bile onun yiğitliğini ikrar etmelerini söylemesi çok etkileyici idi.
Hocamız, sözlerini Tevbe Sûresi’nin 112. ayetini, Abdullah b. Zübeyr ile bağını kurarak ve o bağlar üzerinden bazı önemli mesajlar vererek tamamladı. Hocamızın verdiği mesajlar şunlardı:
“Tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar veya seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar, işte müminler onlar. Sen o müminleri müjdele!”
Ayette dokuz özellik sayıldı, bunlar şunlardı:
التَّائِبُونَ Tâibûn/Tevbe Edenler
الْعَابِدُونَ Âbidûn/ İbadet Edenler
الْحَامِدُونَHâmidûn/ Hamd Edenler
السَّائِحُونَSâihûn/Seyahat Edenler
الرَّاكِعُونَRâkiûn/ Rüku Edenler
السَّاجِدونَSâcidûn/ Secde Edenler
الآمِرُونَEmirûn/ İyiliği Emredenler
وَالنَّاهُونَ Nâhûn/ Kötülüğü Nehyedenler
وَالْحَافِظُونَ Hafizûn/ Allah’ın hududlarını/sınırlarını Koruyanlar
Bu dokuz özellikten size dokuz mesaj vermek istiyorum. Nedir bu mesajlar?
1- Tevbe, her türlü günaha yürekten pişmanlık duymak ve sevaba yönelmektir. Tüm varlığınla Allah yönel ki, Tevvab olandan mağfiret bulasın.
2- Kulluk, senin yaratılış maksadın, ibadet ise o maksada uygun davranmandır. Hayır adına ne yaparsan Allah adına ve Allah namına yap ki, abidlerden yazılasın.
3- Verdiği zaman Rabbine şükretmen şakirlik, verdiğini aldığında sabretmen hamidliklitir. Ne ile karşılaşırsan karşılaş, her şart ve durumda Rabbine hamd eden biri ol ki, Hamidûn’dan olasın.
4- Yeryüzü Allah’ın mülkü ve mescidi, sen ise O’nun rızasının peşine düşen bir seyyahsın. Sen Hacer ana gibi ara, ara; durma ara ki, Zemzemi İsmail’inin ayaklarının ucunda elde edesin.
5- Rükû, başkasının önünde eğilmemek için Allah karşısında eğilmektir. Azim olan Allah’a kulluğunun ispatı olan namazı dostdoğru ikame et ki, gerçek manada felaha eresin.
6- Secde, el-Karib olan Allah’a, kulun en yakın olduğu yerdir. Allah karşısında yere kapandığın o anlarda, dua dua yakar ki, icabeti elde edesin.
7- İyiliği emretmek senin üzerine bir vazifedir. Bunun yolunu ve yöntemini iyice öğren ki, Allah’ın dinine güzel seda ile insanları ulaştırasın.
8- Kötülükten nehyetmek, imanın, sana yüklediği bir sorumluluktur. Nemelazımcı olmazsın, bana ne diyemezsin, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığından kendini kurtar ki, yaşadığın hayatı yılanların işgaline uğratmayasın.
9- Allah’ın sınırlarına riayet edip, onları koruma adına hassas davran ki, gerçek manada Abdullah olasın ve son nefesine kadar Abdullah kalasın.
Siyer Araştırmaları Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre projenin 51. programı 26 Mayıs 2013, Pazar günü, Sahabe ordusunun orayı fethettikleri günün yıldönümünde Diyarbakır’da gerçekleşecek.
Diyarbakır Şehir Stadyumu’nda gerçekleşecek program saat: 19.30’da olacak.
Daha fazla bilgi için 0 212 544 76 99 nolu telefonu arayabilir; www.82il82sahabi.com, www.siyervakfi.org adreslerini ziyaret edebilirsiniz. Yapılan tüm programları ise www.siyertv.com adresinden izleyebilirsiniz.
(3962)