Hadis İlimleri

Hadis İlimleri
(علوم الحديث)

Hadis literatüründe ilim, hicri ilk dört asırda genellikle hadis anlamında kullanılmıştır. Temel hadis kaynaklarından Buharî ve Müslim’in el-Camiu’s-sahih’leri ile aynı dönem alimlerinden Ebu Davud’un sünen’inde bulunan “Kitabü’l-İlm” bölümlerinde de ilim; büyük ölçüde hadis anlamında kullanılmış, hadisin önemi, hadis öğrenme ve nakletme metotları gibi konulara yer verilmiştir. Hatîb el-

Bağdâdî’nin hadislerin yazılı nakliyle ilgili eserine Takyîdü’l-İlm ismini vermesi, onun da ilmi hadis anlamında kullandığını göstermektedir. Bütün bunlar ilim kavramını hadise hasretmek anlamını doğurmamalıdır.

İlk dönemlerden itibaren “ulumu’l-hadis” tabiri, “hadisle ilgili bilinmesi gereken bilgiler, başka bir ifadeyle hadis usûlü anlamında kullanılmıştır. Nitekim hadis usûlüyle ilgili eserlere baktığımızda; Ali b. el-Medînî’nin Ulûmu’l-Hadis’i, Muhammed b. Abdullah b. Abdulhakem’in Ma’rifetü Ulûmu’l-Hadis ve Kemmiyeti Ecnâsihâ’sı, Hâkim en-Nîsâbûrî’nin Ma’rifetü Ulûmu’l-Hadis’i ve İbnu’s-Salah’ın Ulûmu’l-Hadis’i buna örnek olarak verilebilir.

Yukarıda örneklerini verdiğimiz eserlerde başlık halinde değinilen konuların bazıları önemine binaen daha sonra müstakil ilimler haline gelmiştir. Bu ilimler üzerinde araştırmalar yapılmış, usuller tesbit edilmiş ve eserler telif edilmiştir. Bu ilimleri teker teker incelemeye geçmeden önce ortaya çıkış sebeplerini zikredelim.

Hadis İlimlerinin Ortaya Çıkışı

Hadis ilimleri diye bilinen bütün ilim dalları iki sebepten dolayı ortaya çıkmıştır.

1. Hadislerin sahihini sahih olmayanından ayırmak
Unutma veya yanılma sebebiyle hadislerde meydana gelen tahrifat o hadisin yanlış anlaşılmasına sebep oluyordu. Ayrıca İslam dinini tahrif etme düşüncesiyle uydurulan hadisler dosdoğru dinin yanlış anlaşılmasına sebep olmaktaydı. Bu durumla mücadele etmek için hadis alimleri bazı ilim dalları geliştirmişlerdir.

2. Hadisleri doğru biçimde anlamaya çalışmak
Hadislerin lafızlarıyla alakalı sebepler ve hadislerin birbirleriyle çelişiyormuş gibi görünmeleri sebebiyle muhaddisler bazı ilmî araştırma teknikleri geliştirmişlerdir. Bütün bunların sonucunda dinin ikinci kaynağı olan hadisler daha güvenilir ve anlaşılır şekle gelmişlerdir.

A – HADİS İLİMLERİ

1. Esbâbı Vürûdu’l-Hadis
Bu ilim dalı hadislerin niçin, nerede, ne zaman ve hangi olayla ilgili söylendiğini tesbit etmeye çalışır. Kur’an ayetlerini daha iyi anlayabilmek için nüzul sebeplerini bilmek ne kadar önemliyse, hadisleri doğru anlayabilmek için vürud sebeplerini bilmek de o kadar önemlidir.

Hadisin vürud sebebini bazen hadisin metninden çıkarırız. Meşhur Cibril hadisi buna örnek olarak verilebilir. Hadiste oralarda tanınmayan bir kişi Hz. Peygamber’in yanına kadar sokularak ona; imanı, islamı, ihsanı ve kıyameti sorar. Cevapları aldıktan sonra kalkıp gider. Ardından Peygamber efendimiz o kişinin Cebrâil (a.s.) olduğunu ve insanları bu konularda bilgilendirmek için geldiğini söyler.

Bazen de vürud sebebini rivayet tariklerinden birinde buluruz. Niyet hadisi olarak meşhur olmuş rivayet buna örnek verilebilir. Hadiste Hz. Peygamber, amellerin niyetlere göre olduğunu söyledikten sonra; kim bir hanımla evlenmek için hicret ederse, o kişi de o isteğine kavuşur, demektedir. Bu hadisin vürud sebebini bir başka tarikten gelen şekliyle anlıyoruz. Şöyleki, Ümmü Kays adında hicret eden bir kadınla evlenmek için Medine’ye göç eden kişinin durumu Peygamber Efendimiz tarafından hadisteki şekilde değerlendirilmiştir.

Bu ilim dalının hadislerin zaman ve mekanını tesbite çalışması onların nasih ve mensuhunu bilmemize yardımcı olmaktadır. Söylendiği ortamı ve muhatapları tesbite çalışması ise hadisler arasındaki ihtilafın giderilmesine yardımcı olmaktadır.

Konuyla ilgili Suyuti’nin el-Lüma’ fi Esbabi’l-Hadis adlı eseri bulunmaktadır. Fıkıh konularına göre tertip edilmiş 98 hadisin farklı rivayetleriyle birlikte vürud sebeblerinin zikredildiği değerli bir eserdir.
Bu konuyla ilgili diğer bir eser ise İbn Hamza el-Hüseyni’nin (1120/1708) el-Beyan ve’t-Ta’rif fi Esbabi Vürudi’l-Hadisi’ş-Şerif adlı kitabıdır. Çeşitli hadis kitaplarından derlenmiş 1154 hadisin vürud sebebi zikredilmiştir.

2. Garîbu’l-Hadis

Bu ilim dalı, hadis metinlerinde yer alan ve az kullanılması dolayısıyla anlaşılması güç olan kelimeler ve bunların açıklanmasıyla ilgilidir. Yani bu ilim bir çeşit hadis lügatı/sözlüğü anlamındadır.
Peygamber efendimiz zamanından itibaren müstakil bir ilim dalı olarak bilinmese bile bu ilim kullanılıyordu. Zaman zaman Hz. Peygamber’in söylediği sözlerin içinde muhataplara yabancı olan kelimeler, efendimiz tarafından onlara açıklanıyordu.
حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ السَّعْدِيُّ حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ أَخْبَرَنَا الْمُخْتَارُ بْنُ فُلْفُلٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ح وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ إِبْنُ أَبِي شَيْبَةَ وَاللَّفْظُ لَهُ حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ عَنْ الْمُخْتَارِ عَنْ أَنَسٍ قَالَ بَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَاتَ يَوْمٍ بَيْنَ أَظْهُرِنَا إِذْ أَغْفَى إِغْفَاءَةً ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ مُتَبَسِّمًا فَقُلْنَا :مَا أَضْحَكَكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ قَالَ : أُنْزِلَتْ عَلَيَّ آنِفًا سُورَةٌ ، فَقَرَأَ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ { إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْأَبْتَرُ } ثُمَّ قَالَ : أَتَدْرُونَ مَا الْكَوْثَرُ ؟ فَقُلْنَا : اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ، قَالَ : فَإِنَّهُ نَهْرٌ وَعَدَنِيهِ رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ عَلَيْهِ خَيْرٌ كَثِيرٌ ، هُوَ حَوْضٌ تَرِدُ عَلَيْهِ أُمَّتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ آنِيَتُهُ عَدَدُ النُّجُومِ فَيُخْتَلَجُ الْعَبْدُ مِنْهُمْ ، فَأَقُولُ رَبِّ إِنَّهُ مِنْ أُمَّتِي، فَيَقُولُ: مَا تَدْرِي مَا أَحْدَثَتْ بَعْدَكَ .

Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlattı:

Bir gün Allah Resulü (s.a.v.) aramızda bulunduğu sırada birden hafifçe uykuya dalmıştı. Sonra gülümseyerek başını kaldırdı. Biz: Seni güldüren nedir ey Allah’ın Resulü? dedik. “Az önce bana bir sure indirildi” buyurdu ve besmele çekerek: “Biz sana gerçekten kevseri verdik, bunun için Rabbine ibadet et ve kurban kes; Asıl soyu kesik olan, o seni kötüleyendir.” ayetlerini okudu. Bitirdikten sonra: “Kevser nedir bilir misiniz?” diye sordu. Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedik. Buyurdu ki: “O, bir nehirdir. Şanı yüce olan Rabbim onu bana vaat etti. Onun üzerinde pek çok hayır vardır. O bir havuzdur ki ümmetim Kıyamet günü onun başına gelecek. Onun kapları yıldızlar sayısıncadır. Derken içlerinden bir kul hızla çekilir, atılır. Ey Rabbim! O benim ümmetimdendir, derim. Allah Teala buyurur ki: Bilemezsin o (ümmetin) senden sonra neler neler uydurdu.”

Hadis içindeki bilinmeyen kelimeler daha sonraki devirlerde şerh kitapları aracılığıyla açıklanıyordu.
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ أُمِّ سَلَمَةَ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ”إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ وَإِنَّكُمْ تَخْتَصِمُونَ إِلَيَّ وَلَعَلَّ بَعْضَكُمْ أَنْ يَكُونَ أَلْحَنَ بِحُجَّتِهِ مِنْ بَعْضٍ فَأَقْضِيَ لَهُ عَلَى نَحْوِ مَا أَسْمَعُ مِنْهُ فَمَنْ قَضَيْتُ لَهُ مِنْ حَقِّ أَخِيهِ بِشَيْءٍ فَلَا يَأْخُذْ مِنْهُ شَيْئًا فَإِنَّمَا أَقْطَعُ لَهُ قِطْعَةً مِنْ النَّارِ“

“Ben de sizin gibi bir insanim. Siz davalarınızın halli için bana geliyorsunuz. Bazınızın hüccet yönüyle, diğer bazısından daha ikna edici olması, böylece benim, işittiğime dayanarak onun lehine hükmetmem mümkündür. Kimin lehine, kardeşinin hakkından bir şey hükmetmişsem (bilsin ki), onun için cehennemden bir ateş parçası kesmiş oluyorum. Onu almasın.”

Bu hadiste geçen (ألحن) kelimesi anlam olarak “yanlış yapmak/konuşmak” demektir. Ancak hadiste (أجدل) “daha iyi anlatmak/konuşurken üste çıkmak” manasına geldiği açıklanmıştır. Aynı hadisin bir başka tarikinde bu kelime yerine (أبلغ) kelimesi kullanılmıştır.

Bu ilim dalı, Hz. Peygamber’in hadisleriyle sahabe ve tabiînin sözlerindeki anlamı bilinmeyen kelimeleri açıklamak böylece hadislerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.
Konuyla ilgili birçok eser telif edilmiştir. Onlardan birkaçını zikredelim. Bu branşta ilk eseri Ebu Ubeyde Ma’mer b. el-Müsenna (210) kaleme almıştır. Daha sonra Ebu Ubeyd Kasım b. Sellâm (224) meşhur Garîbu’l-Hadis’ini yazmıştır. Müellifi bu eseri için “bu kitabımı kırk yılda yazdım. O benim hayatımın eseridir” demiştir. Daha sonra İbn Kuteybe (276) bu konuda bir eser kaleme almıştır. Zemahşerî de (538) bu konuda el-Fâik fi Garîbi’l-Hadis adlı bir eser kaleme almıştır. İbnü’l-Esir’in (606) en-Nihâye fi Garîbi’l-Hadis adlı eserini de burada zikretmemiş gerekir.

3. İlelü’l-Hadis

Bu ilim dalı, ilk bakışta sahih denebilecek bir hadisin bu sihhatini zedeleyen ve ancak konunu uzmanlarınca anlaşılabilecek gizli kusurlardan bahseden bir daldır. Bu gizli kusur bazen hadisin senedinde, bazen metninde bazen de her ikisinde olabilir.

Hafızasının ve dikkatinin mükemmel olmaması, eksik ezberlemesi, unutması, kitabından rivayet ediyorsa kitabını kaybetmesi gibi sebeplerle güvenilir ravilerin de bazen yanıldığı tesbit edilmiştir. Hakim en-Nisaburî şöyle demiştir: “Zayıf olduğu tesbit edilmiş ravilerin nakilleri kabul edilmediğine göre illet, asıl itibariyle daha çok güvenilir ravilerin rivayetlerinde aranmalıdır.”

Abdurrahman İbnü’l-Mehdî’ye, “Sen bir hadis için sahih diyor, bir başkası için böyle bir hadis sabit olmamıştır diyorsun. Bunu neye ya da kime dayanarak söylüyorsun?” denilmiş o da şu cevabı vermiştir:

“Söyle bakayım, sen elindeki gümüş paranı bir sarrafa götürsen şu saf ama bu karışık dese, sen bunu nereden biliyorsun diye mi sorarsın? Yoksa onun söylediğini kabul mü edersin? İşte bu da aynı şekilde uzun bir meşguliyet, meleke ve ihtisas neticesidir.”

Hicri ikinci asırda ehli hadis tarafından hadislerdeki illetlerin tesbit edildiği bilinmekle birlikte bu alandaki eserler hicri üçüncü asırda telif edilmeye başlanmıştır. Yahya b. Maîn’in et-Tarih ve’l-İlel bu konudaki bilinen ilk eserdir. Ali b. el-Medînî’nin İlelü’l-Hadis’i, oğlu Abdullah’ın sorularına verdiği cevaplardan meydana gelen Ahmed b. Hanbel’in Kitabu’l-İlel ve Ma’rifetu’r-Rical’i, Tirmizî’nin meşhur İlelü’l-Kebȋr’i, İbn Ebi Hatim’in İlelü’l-Hadis’i hicri üçüncü asırda telif edilmiş eserlerdir.

Daha sonraki dönemlerde de bu ilim dalıyla ilgili eserler yazılıştır. Bunlar arasında en meşhurları: Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin el-İlelü’l-Mütenȃhiye fi’l-Ehadisi’l-Vahiye’si ile İbn Recep el-Hanbelî’nin Şerhu İleli’t-Tirmizȋ’sidir.

Günümüzde akademik alanda da bu ilim dalıyla ilgili çalışmalar mevcuttur. Ayhan Tekineş’in İlelü’l-Hadis İlmi konulu yüksek lisans tezi örnek olarak verilebilir.

4. Muhtelifu’l-Hadis

Bu ilim dalı, hadisler arasında görülen zıtlıkların sebeplerini araştıran ve bunları gidermenin yollarını inceler. Bu zıtlıkların bir kısmı bağdaştırılabilen cinsten, bir kısmı da bağdaştırılamaz cinsten olabilir. Bütün bu ihtilafların çözüm yolları Muhtelifu’l-Hadis konusu içindedir. Ayrıca hadislerin diğer delillerle ihtilafı da bu ilim dalı içinde çözüme kavuşturulur.
Daha iyi anlaşılması için bu konuya bir misal verelim.

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلَاءِ وَالْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ وَمُحَمَّدُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْأَنْبَارِيُّ قَالُوا حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ الْوَلِيدِ بْنِ كَثِيرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ كَعْبٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ أَنَّهُ قِيلَ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَتَوَضَّأُ مِنْ بِئْرِ بُضَاعَةَ وَهِيَ بِئْرٌ يُطْرَحُ فِيهَا الْحِيَضُ وَلَحْمُ الْكِلَابِ وَالنَّتْنُ ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : ”الْمَاءُ طَهُورٌ لَا يُنَجِّسُهُ شَيْءٌ “
Resulullah’a (s.a.v.): “Ey Allah’ın Resulü! Buda’a kuyusundan abdest alalım mı?. Halbuki onun içerisine kadınların hayız bezleri, (ölmüş) köpeklerin leşleri, insan pislikleri atılıyor” diye sordular. Şu cevabı verdi: “Su temizdir, onu hiçbir şey kirletmez.”.
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ أَخْبَرَنَا عَاصِمُ بْنُ الْمُنْذِرِ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ قَالَ حَدَّثَنِي أَبِي أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: ”إِذَا كَانَ الْمَاءُ قُلَّتَيْنِ فَإِنَّهُ لَا يَنْجُسُ “
Su iki kulle miktarına ulaşınca pislik tutmaz.

حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ خَالِدٍ وَالْعَبَّاسُ بْنُ الْوَلِيدِ الدِّمَشْقِيَّانِ قَالَا حَدَّثَنَا مَرْوَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا رِشْدِينُ أَنْبَأَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ صَالِحٍ عَنْ رَاشِدِ بْنِ سَعْدٍ عَنْ أَبِي أُمَامَةَ الْبَاهِلِيِّ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ”إِنَّ الْمَاءَ لَا يُنَجِّسُهُ شَيْءٌ إِلَّا مَا غَلَبَ عَلَى رِيحِهِ وَطَعْمِهِ وَلَوْنِهِ“
Kokusu, tadı ve rengi değişmedikçe su pislik tutmaz, pis sayılmaz.
Yukarıdaki üç hadis görünüşte birbirlerine zıt gibi durmaktadır. Bu hadisler arasındaki zıtlık; ilk hadisteki genel anlatımın diğer hadislerle sınırlandırılması şeklinde giderilmiştir.

Şöyle ki;
“İki kule veya daha fazla olan su, vasıflarından biri değişmedikçe herhangi bir şeyle kirlenmez; iki kuleden az su, vasıfları değişsin veya değişmesin içine pislik düştüğünde kirlenir. Aynı şekilde vasıflarından biri, içine düşen pislik sebebiyle değişen su da iki kule veya daha fazla da olsa pislenmiş demektir.”

Bu konuda ilk eser telif eden alim İmam Şafiî’dir. er-Risale adlı eserinde İhtilafü’l-Hadis’le alakalı konulara değinen imam, ayrıca İhtilȃfü’l-Hadis adıyla müstakil bir eser de yazmıştır.
Diğer önemli bir eser de İbn Kuteybe’nin Te’vilü Muhtelifi’l-Hadis adlı eseridir. İbn Huzeyme, Tahavî ve İbn Furek gibi alimler bu ilim dalıyla ilgili eser yazanlar arasındadır. Türkçe’de İsmail Lütfi Çakan konuyu doktora çalışması olarak araştırmış ve Hadislerde Görülen İhtilaflar ve Çözüm Yolları adıyla kitap haline getirmiştir.

5. Nasih ve Mensuh

Bu ilim dalı, genellikle birbirleriyle çelişkili görülen hadisler arasındaki ihtilafı giderme yollarından biridir. Uygulanmakta olan bir nassın kapmasına giren hükmün, daha sonraki bir nas ile tamamen veya kısmen kaldırılmasına nesh denmektedir.
Hadisin mensuh olduğu bazen bizzat Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır. Aşağıdaki hadis buna bir örnektir.
حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ عَبْدِ الْأَعْلَى حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَنْبَأَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ عَنْ أَيُّوبَ بْنِ هَانِئٍ عَنْ مَسْرُوقِ بْنِ الْأَجْدَعِ عَنْ ابْنِ مَسْعُودٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ” :كُنْتُ نَهَيْتُكُمْ عَنْ زِيَارَةِ الْقُبُورِ فَزُورُوهَا فَإِنَّهَا تُزَهِّدُ فِي الدُّنْيَا وَتُذَكِّرُ الْآخِرَةَ“
Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Şimdi kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü o dünyadan uzaklaştırır ve ahireti hatırlatır.

Hz. Peygamber cahiliye adetlerinden yeni yeni uzaklaşılan bir dönemde kabir ziyareti yasağı koymuş, ancak İslam inancı esasları yerleştikçe bu yasağa ihtiyaç kalmamış ve kabir ziyaretinin faydalarına dikkat çekerek efendimiz tarafından kaldırmıştır.

Hadislerdeki nasih ve mensuh konusunun yazılı hale getirilmesi ikinci asrın sonlarından itibaren başlamıştır. Bilindiği kadarıyla bu alanda günümüze ulaşan ilk yazılı kaynak İmam Şafii’nin er-Risale adlı eseridir. Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud, Ahmed b. İshak et-Tenuhi bu dönemde hadislerdeki nasih ve mensuh hakkında eser yazan alimlerdir. Daha sonraki dönemlerde yazılan eserler arasında en meşhuru Hazimi’nin el-İ’tibar fi’n-Nasih ve’l-Mensuh Mine’l-Asar isimli eseridir. Türkçe’de ise Ali Osman Koçkuzu’ya ait Hadiste Nasih ve Mensuh adlı bir çalışma bulunmaktadır.

6. Cerh ve Ta’dil

Bu ilim dalı, hadis ravilerini kusurları ve güvenilirlikleri yönünden inceler.
Hadis ilminde cerh; fısk, tedlîs ve yalancılık gibi şahısta veya güvenilir ravilere muhalefet etmek gibi rivayetinde bulunan bir kusurdan dolayı raviyi ve rivayetini reddetmek anlamına gelmektedir. Ta’dil ise; Ravinin, rivayetinin kabulünü gerektirecek güvenirlik vasıflarına sahip olması anlamına gelmektedir.

Dinin iki ana kaynağından biri olan hadisler raviler aracılığıyla bize ulaşmaktadır. Bu durum hadis rivayetine ehliyetleri açısından ravileri araştırmayı gerekli kılmaktadır. Raviler hakkında söz söylemek gıybet değildir.

Ravileri adalet ve zabt bakımından araştıran eserler hicri üçüncü asırda yazılmaya başlamıştır. Bu eserlerde raviler hakkında şahsi bilgiler almak, onların hadis rivayetine ehil olup olmadığını tesbit etmek mümkündür. Bu eserler, “tabakât”, “tarih”, “cerh ve ta’dil” başlıkları altında kaleme alınmıştır.
Bu ilim dalında yazılmış en çok istifade edilen eser İbn Ebi Hatim’in el-Cerh ve’t-Ta’dil adlı kitabtır. Eserin mukaddimesinde cerh ve ta’dilin temel meseleleri hakkında bilgi verilmektedir. Eserde 16.040 ravinin durumu hakkında bilgi verilmektedir.

Daha sonraki dönemlerde bu ilim dalına ait birçok eser yazılmıştır. Tacuddin es-ubki’nin (771) Kâidetün fi’l-Cerh Ve’t-Ta’dil adlı risalesi, Muhammed Abdulhay el-Leknevi’nin (1304) er-Ref’ ve’t-Tekmîl fi’l-Cerh ve’t-Ta’dil’i, Cemaleddin el-Kasimî’nin (1332) el-Cerh ve’t-Ta’dil’i bu eserlerden bazılarıdır. Türkçe’de de Emin Aşıkkutlu’nun Hadiste Rical Tenkidi adlı eseri bu ilim dalının önemli eserlerindendir.

B. Hadisin Diğer İlimlere İlgisi

Hadis ilmi, İslam dünyasında doğup gelişmiş olan diğer ilim dallarına gerek metod olarak, gerekse malzeme ve kaynak olarak büyük ölçüde tesiri olmuştur. Hadisin ilminin tesir ettiği ilim dallarını kısaca zikredelim.

1. İslam Hukuku (Fıkıh)

İslam’ın ikinci kaynağı olan hadis, İslam hukukuna büyük ölçüde referans olmuştur. Mirastan, ibadete, adaletten, yaşam biçimine kadar her alanda hadisler İslam hukuna malzeme vermiştir. Hz. Peygamber İslamın ilk günlerinden itibaren hukuk konularını yaşarak ve yol göstererek ümmete öğretmiştir. Efendimizden sonra da İslamın yaşanmasında bu örneklik hep gönünde bulundurulmuştur. Kısacası hadisler olmazsa, İslam hukuku olmaz demek yanlış bir tesbit olmayacaktır.

2. Tefsir

Hadisin, Kur’an-ı Kerim’in açıklayıcısı; Hz. Peygamber’in de Kur’an-ı Kerim’in ilk ve en öenmli müfessiri olduğu bilinen bir gerçektir. Kur’an’ın açıklanması demek olan tefsir, tamamen hadise dayanmaktadır. Bu gerçeğin sonucu olarak müfessirler Kur’an-ı Kerim’i tefsir ederken hadislere başvurmuşlar, onu Hz. Peygamber’in anlayıp anlattığı gibi açıklamışlardır. Bir hadis eseri türü olan “cami”leri meydana getiren sekiz ana bölümden birisi de tefsir bölümüdür.

3. Diğer İlimler

Tarih, Coğrafya, Dil, Şehir Planlamacılığı vs. gibi ilim dalları da kaynak olarak belli ölçüde hadisten beslenmişlerdir. Hadislerde geçmiş dönemlere ait yaşam biçimleri, toplumların inançları, yaşadıkları mekanlar gibi bilgileri bulmak mümkündür. Hadisleri bu yönleriyle inceleyen akademik çalışmalar yapılmış ve bunlara yenileri eklenmeye devam etmektedir.

Ayrıca “arabın en fasihi” olan Hz. Peygamber’in arap diline katkısı göz ardı edilemez.
Ahmet Yücel, Hadis Usûlü, 267
Hadisin kaynağı için bkz. Buhari, Bed’u’l-Vahy, 1; Müslim, İman, 1
Müslim, Salat, 53
Buhari, Şehadet, 27
bkz. Buhari, Mezalim, 16
Hakim, Ma’rife, 71
Nureddin Itr, Menceh, 453
Ebu Davud, Taharet, 34
Ebu Davud, Taharet, 33
İbn Mace, Taharet, 76
İbn Mace, Cenaiz, 47

(4812)