Hakkari / Sarsılmaz Bir Dağ: Hz. Habbab B. Eret
82 İl 82 Sahabî projesinin 72. durağı Hakkari idi. Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ev sahipliliğini yaptığı program, Atatürk Kültür Merkezi’nde halkın yoğun bir katılımı ile gerçekleşti. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program, Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Vekili Yrd. Doç. Dr. Şemsettin Kırış’ın selamlama konuşması ile devam etti. Kırış, projenin önemine dikkat çekerek, “bu hayırlı hizmetin bir iman hamlesi ve Asr-ı Saadet İklimine dönüş çağrısı” olduğunu söyledi.
Dağı Dağ İle Buluşturmak
Daha sonra kürsüye Muhammed Emin Yıldırım Hocamız davet edildi. Hocamız, neden Hakkari’de Hz. Habbab’ın anlatılacağına dikkat çekerek konuşmasına başladı. Dedi ki: “Bu proje içerisinde ilk günlerin, ilk müminlerinden biri olan, Habbab b. Eret muhakkak anlatılmalıydı. Habbab’sız bir Sahabe yürüyüşü gerçekten eksik olurdu. Hal böyle olunca bu büyük kameti nerede anlatalım dedik? Netice de Sümbül Dağı’nın eteklerinde, “Sarsılmaz Bir Dağ” diyerek, tabir caiz ise bir dağı, başka bir dağla buluşturarak, Sümbül dağının arkasındaki coğrafyada ayak izleri bulunan ve şuan da Kufe’de metfun olan Habbab b. Eret’i burada anlatalım dedik…”
Hz. Habbab: Muhlis, Muhacir, Mücahit, Mahzun ve Merzuk…
Hz. Habbab’ın vefatında Hz. Ali’nin neler söylediğini aktararak konuşmasına devam eden Hocamız, şöyle dedi: “Sıffın’dan dönünce Hz. Ali, Habbab b. Eret’in vefat ettiğini duydu ve hemen gelip onun cenazesinin önüne oturdu. Gözünden yaşlar akarken, dilinden şu cümleler döküldü: “Allah Habbab’a rahmet eylesin. Halis bir Müslüman oldu. İman adına hicret etti, mücahid olarak yaşadı. (Hüzünlü kardeşim) Bedeni ile çok ağır imtihanlar ödedi. Allah salih amel işleyenlerin yaptıklarını zayi etmeyeceği için, ona da rızkından bol bol verecektir.” Habbab b. Eret’i çok ama çok iyi tanıyan birinin sözleridir bunlar… Ne dedi Hz. Ali? O, ihlası hayatının esası kılmış bir muhlistir. O, hicreti kaderi bilmiş, iman adına yollara düşmüş bir muhacirdir. O, cihadı bir sevda edinmiş, yaşamak için değil, yaşatmak için atına binip bir ömür davam, davam diye çırpınan bir mücahittir. O, bedeni ile çok ağır imtihanlar ödemiş, kalbi kırık, umudu büyük, imanı sarsılmaz bir dağ gibi olan ve hüznünü kendine azık edinen bir mahzundur.O, Allah’ın kendi hakkındaki kaderine rıza gösteren, beklentisiz olan, böyle olduğu içinde iki cihanda da rızıklandırılan bir merzuktur.”
İşkenceler Altında İnleyen Bir Yiğit
Hz. Habbab’ın 13 yıl Mekke hayatında nasıl büyük bedeller ödediğini anlatan Hocamız, kendi lisanından bir hatıra aktardı. İmam Buhari’nin Sahih’inde geçtiğini söylediği hatıra şöyle idi: “Nübüvvetin o ilk günlerinde Mekkelilerin bize yaptıkları işkenceler dayanılmaz bir boyuta geldiğinde, mahzun bir halde Kâbe’ye doğru gitmiştim. Kâbe’nin yanına geldiğimde Efendimiz’in (sas) hırkasını başının altına yastık yapmış bir halde dinleniyordu. Yanına vardım, selam verdim ve dedim ki: ‘Ya Resulullah! Bizim için Allah’a dua etsen de, Allah bizlere bir çıkış yolu gösterse, bize yardım için bir kapı açsa olmaz mı?’ Benim bu sözümün üzerine Efendimiz’in (sas) rengi değişti, biraz da sinirlendi ve o halde dedi ki: “Size ne oluyor ki bana böyle bir taleple geliyorsunuz? Sizden önce yaşayan müminlerin başlarına öyle musibetler gelirdi ki, yine de onlar sabrederlerdi. Onlardan biri tutuklanır, kazılan bir çukura diri diri gömülürdü. Başka biri testere ile başından ikiye ayrılırdı. Tırnakları etlerinden demirlerle çekilirlerdi. Bu kadar ağır işkenceler görmelerine rağmen yinede onlar dinlerinden dönmezlerdi. Allah’ın adına yemin ederim ki, Allah nurunu tamamlayacaktır. Öyle günlere şahit olacaksınız ki, bir kadın tek başına hiçbir şeyden çekinmeden San’a’dan Hadramut’a, (Yemen’den Irak’a) yolculuk edecektir. Ama siz sabırsızlanıyorsunuz?”
Ezansız Topraklarda Defnedilme Arzusu
Hz. Habbab’ın hayatının çeşitli dönemlerini anlatan Hocamız, son olarak onun vefatını ve öncesinde yaptığı vasiyetini anlattı. Dinleyenlerin gözyaşlarını tutamadığı o anlarda, Hocamız şöyle konuştu: “Hz. Habbab, son anlarını yaşarken çocuklarına diyor ki: “Evlatlarım beni Kufe’nin şehir mezarlığına gömmeyin, götürebildiğiniz kadar karşı tepelerde uzak yerlere götürün ve beni oraya tek başıma defnedin.” Çocukları merakla soruyorlar: “Neden baba? Burada bir sürü Müslümanın içinde defnolunmak varken sen neden böyle bir talepte bulunuyorsun?” Cevap geliyor: “Evlatlarım, eğer beni orada tek başıma, ezanın olmadığı bir yerde defnederseniz, bizden sonra gelen nesiller, orada bir Sahabî kabri var diye gidip, gelirler; ziyaret ederler, mezarlarını oraya defnetmek için gayret ederler, böylece o topraklarda ezana kavuşmuş olur.”
Hz. Habbab’tan Alınacak Çok Ders Var
Konuşmasını Hz. Habbab’ın hayatının üzerinden alınması gereken derslerin neler olduğuna değinerek sona erdiren Hocamız, çok önemli mesajları dinleyenlerle paylaştı. Hocamızın paylaştığı mesajlar şunlardı:
1- İhlas, kulluğun özü ve esasıdır. Yapılan her işi Allah için yapmak ve O’ndan gayri ne varsa hepsini yürekten, akıldan ve zihinden silip atmaktır. Amellere değer katan, Allah katında makbul olmasını sağlayan, en önemli vesilenin niyetin selimiyeti olduğunu unutma ki, çağın muhlislerinden olabilesin.
2- Hicret, risalet davasının mensuplarının bir kaderidir. Hayatında hicreti yaşamamış hiçbir peygamber ve onların varisleri yoktur. Buna hazır olmalı, dünyada her an yolculukta olduğunu unutmamalı, sadece mekan ile de değil, günahtan sevaba yürüyüşün bile hicret olduğunu bilmelisin ki, çağın muhacirlerinden olabilesin.
3- Cihad, İslam ile insan arasındaki engelleri kaldırmaktır. İmandan mahrum yüreklere, o nuru taşımaktır. Bir ademi hidayete ulaştırmanın, bir alemi fethetmek olduğunu unutmamalı, her gün bu aşk ve sevda ile yanmalı, kurtulma derdi olduğu için kurtarma adına çırpınmalısın ki, gıpta ile bakılan çağın mücahitlerinden olabilesin.
4- Hüzün, “Ben hüzünlerin peygamberiyim ve hüzün benim ayrılmaz arkadaşımdır” diyen Efendimiz’in, hayatından hiç çıkarmadığı bir haldir. Yaşamak için yaşamak değil, yaşatmak için yaşamak olan isâr ruhunu, her daim yüreğinde canlı tutmalısın ki, gözyaşını derdine derman edinen çağın mahzunlarından olabilesin.
5- Rızık, Rezzak olan Allah’ın senin hakkında takdir ettiği nimetlerdir. Sayılmayacak kadar çok olan bu ilahi bahşişlerin sadece bu dünyadan ibaret olmadığını bilmelisin. Öldükten sonra bile amel defterinin işlemesini ve cennette de rızıkların artarak devam etmesini istiyorsan, kulluk adına gerekli adımları atmalısın ki, çağın merzuklarından olabilesin.
Program, Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Vekili Yrd. Doç. Dr. Şemsettin Kırış’ın, Muhammed Emin Yıldırım’a hediye takdim etmesi ile son buldu.
Daha fazla bilgi için 0 212 544 76 99 nolu telefonu arayabilir; www.82il82sahabi.com, www.siyervakfi.org adreslerini ziyaret edebilirsiniz. Yapılan tüm programları ise www.siyertv.com adresinden izleyebilirsiniz.
(4020)