Hüdhüd’ün Mesajları, Melike’nin Tavırları | Muhammed Emin Yıldırım
Siret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Süleyman (as) ile olan yolculuğumuz devam ediyor. Bu haftaki konumuz Hüdhüd’ün şahit olduğu hadiseler idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız “Hüdhüd’ün Mesajları, Melike’nin Tavırları” üst başlığında, Hüdhüd’ün kaybolmasını ve arkasından yaşanan olayları âyetlerin ışığında anlattı. Ehliyet, Liyakat, Adâlet ve Meşveret üzerine çok önemli mesajlar aldığımız bu derslerimize haftaya Belkıs kıssası ile inşallah devam edeceğiz.
Dersten Cümleler
Siret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Süleyman ile olan yolculuğumuz devam ediyor.
Kur’ân kıssaları içerisinde hem muhteva hem mesaj hem üslup hem de usul itibari ile çok müstesna bir yerde olan Neml süresinde geçen 4 kıssayı anlamaya çalışıyorduk.
Bu 4 kıssa hangileri idi?
1- Karıncalar kıssası
2- Hüdhüd kıssası
3- Arş/taht kıssası
4- Sebe Melikesi kıssası
Son üç kıssada en temelde 8 aktör var. Kimdir bu aktörler?
– Hz. Süleyman
– Belkıs
– Hüdhüd
– Belkıs’ın Melesi
– Hz. Süleyman’ın Melesi
– İfrit
– Vahiyden/Kitaptan bilgisi olan âlim kişi
– Tahtı tanınmaz hale getiren ustalar
“Karınca ve Kuş” için Türkçe’de çokça kullandığımız “bile” edatını kullanarak bazı tespitleri, cümleleri sizinle paylaşmak istiyorum.
“Karınca bile anladı ama halen insan anlamadı.”
“Kuş bile anladı ama halen insan anlamadı.”
Neyi anlamıştı karınca? Geçen dersi hatırlayın?
1- Peygamber olarak Hz. Süleyman’ı anlamıştı.
2- Peygamber ordusunun asla kendilerine farkında olarak zarar vermeyeceğini anlamıştı.
3- Kaderlerine uygun davranınca ezilmeyeceklerini anlamıştı.
4- Başlarındaki idarecinin doğru taleplerine itaat etmenin ne kadar önemli olduğunu anlamıştı.
5- Beraberce davranmanın ve ittifak halinde hareket etmenin ne kadar mühim bir mesele olduğunu anlamıştı.
Kuş bile anladı? Neleri anladı?
1- Bir hükümdara “dalkavukluk” yapılmaması gerektiğini anlamıştı.
2- Dünyayı tanımanın tebliğ için ne kadar önemli olduğunu anlamıştı.
3- Şirkin ne kadar kötü bir amel olduğunu ve nasıl insanı zelil bir duruma düşürdüğünü anlamıştı.
4- Tevhidin insana nasıl büyük bir izzet kazandırdığını, Allah’a kul olanın başka hiçbir şey kul olmayacağını anlamıştı.
5- Allah’a secde etmenin ne kadar büyük ve değerli bir eylem olduğunu, secde ile insanın nasıl yüceldiğini anlamıştı.
Hüdhüd nasıl bir kuştur? Bu kuş; Türkçe’de “ibibik, büdbödek, çavuş kuşu” ya da halk arasında “baltalı” diye bilinen bir kuştur.
Kaynaklarımızda bu kuş türünün şöyle özelliklerinden de bahsedilir: “Toprağın altındaki suyu görür. Eşine çok bağlıdır, eşi ölünce yeni bir eş aramaz. Anne babasına karşı çok hürmetkârdır; yaşlandıklarında yiyeceklerini temin eder. Annesi öldüğünde uygun bir yer buluncaya kadar onu başında taşıdığı için mükâfat olarak güzel bir tepelikle donatılmıştır. (Câhiz, III, 510-514; Demîrî, II, 436-440).
Bir de göç zamanlarının dışında yalnız yaşamayı severler. İbibik kuşunun, saatte yaklaşık 50-60 kilometre hızla uçabilir.
Kudüs ile Yemen’in San’a şehri arası uzaklık; 2300 kilometredir.
Hüdhüd için neler söylenebilir?
1- Hüdhüd, bizim bildiğimiz İbibik kuşu değil daha özel bir kuştur.
2- Hüdhüd, kuş değil başka bir hayvandır.
3- Hüdhüd, çok farklı bir uçma veya gitme özelliklerine sahip bir varlıktır.
4- Hüdhüd, bir cindir.
5- Hüdhüd, özel kabiliyetlere sahip olan bir insandır.
Neml 17’de; Hz. Süleyman’ın ordusunun üç sınıftan oluştuğu söylendi: İnsanlardan, cinlerden ve kuşlardan…
Hz. Süleyman bu ordusunu; فَهُمْ يُوزَعُونَ / fehum yûze’ûn / Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı.
Ordusunu düzenlediğinde de sefere çıktı ve Neml 18’de bir yeri bize işaret etti? Orası neresi? Vâdi’n-nemli “وَادِ النَّمْلِۙ / Karınca vadisine geldiklerinde…
وَتَفَقَّدَ الطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِيَ لَٓا اَرَى الْهُدْهُدَۘ اَمْ كَانَ مِنَ الْغَٓائِب۪ينَ
“Süleyman kuşları gözden geçirdi ve “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum; yoksa kayıplara mı karıştı?” diye sordu.” (Neml 27/20)
Hüdhüd’ün iki önemli vazifesi var: Orduya su bulmak, civar yerlerden istihbarat adına bilgiler getirmek…
لَاُعَذِّبَنَّهُ عَذَابًا شَد۪يدًا اَوْ لَا۬اَذْبَحَنَّهُٓ اَوْ لَيَأْتِيَنّ۪ي بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ
“Eğer bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmezse kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.” (Neml 27/21)
فَمَكَثَ غَيْرَ بَع۪يدٍ فَقَالَ اَحَطْتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِه۪ وَجِئْتُكَ مِنْ سَبَاٍ بِنَبَاٍ يَق۪ينٍ
“Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: ‘Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim.’ dedi.” (Neml 27/22)
Hz. Süleyman cihanın hükümdarı… Hükümdarın karşısına geçince, onu övmüyor, özür dilemiyor, üstüne üstlük ne diyor: “fe kâle ehattu bimâ lem tuhit bihi / Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim.”
Hz. Süleyman’ın karşısında 50 gramlık bir kuş, “ben senin bilmediğin bir bilgiye ulaştım” diyor ve Hz. Süleyman da bunu dinliyor.
اِنّ۪ي وَجَدْتُ امْرَاَةً تَمْلِكُهُمْ وَاُو۫تِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظ۪يمٌ
“Onları bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm; kendisine her imkân verilmiş; bir de muhteşem tahtı var.” (Neml 27/23)
Hüdhüd 5 temel bilgi verdi:
1- Yöneticileri bir kadın
2- Yönetilenler bu durumdan memnun
3- Yönetimleri çok zengin
4- Yönetimlerinde herhangi bir eksiklik yok
5- Yönetimleri çok sağlam
وَجَدْتُهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَۙ
“Ancak onun ve halkının Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını da gördüm. Şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş, böylece onları yoldan alıkoymuş; bu yüzden doğru yolu bulamıyorlar.” (Neml 27/24)
Bu âyet onların şimdi inanç sistemlerini gözler önüne seriyor:
1- Hem melike hem halkı güneşe tapıyorlar.
2- Allah’ı bırakıp başka şeyleri ilah ediniyorlar.
3- Şeytan onların bu yaptıklarını onlara güzel/doğru gösteriyor.
4- Şeytan onları saptırdığı için bir türlü yanlışta olduklarını göremiyorlar.
5- Onları sarsacak, yanlıştasın diyecek bir elçi ile karşılaşmadıkları için bir türlü doğru yolu bulamıyorlar.
اَلَّا يَسْجُدُوا لِلّٰهِ الَّذ۪ي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ
“Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmıştır.)” (Neml 27/25)
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ
“Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir.” (Neml 27/26)
قَالَ سَنَنْظُرُ اَصَدَقْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ
“(Süleyman Hüdhüd’e) dedi ki: Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız.” (Neml 27)
اِذْهَبْ بِكِتَاب۪ي هٰذَا فَاَلْقِهْ اِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ
“Şu mektubumu götür, önlerine bırak, sonra onların yanından çekil de ne sonuca varacaklarına bak.” (Neml 27/28)
Tabir caiz ise bir taşla 5 kuş vuruyor. Niye 5 kuş?
1- Hüdhüd doğru mu söylüyor yalan mı bunu tespit edecek.
2- Belkıs’a davet mektubu gönderecek.
3- Davet mektubunu muhataplara ulaştırtacak.
4- Olan-biteni yine Hüdhüd’e izlettirecek.
5- Onların tavırlarına göre strateji geliştirecek.
قَالَتْ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اِنّ۪ٓي اُلْقِيَ اِلَيَّ كِتَابٌ كَر۪يمٌ
“Sebe melikesi şöyle dedi: “Ey danışma meclisimin üyeleri! Bana çok önemli ve değerli bir mektup gönderilmiş!” (Neml 27/29)
اِنَّهُ مِنْ سُلَيْمٰنَ وَاِنَّهُ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ
“Mektup Süleyman’dan gelmekte, Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlamaktadır.” (Neml 27/30)
Resûlullah’ın (sas) 6 davet mektubunun ilk cümleleri:
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Allah’ın kulu ve elçisi Muhammed’den Kıbtilerin büyüğü Mukavkıs’a…
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Allah’ın Resûlü Muhammed’den, el-Münzir b. Sâvâ’ya…
Bismillahirrahmanirrahim.
Allah’ın Resûlü Muhammed’den Habeş Meliki Asham Necâşî’ye…
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Allah’ın kulu ve elçisi Muhammed’den, Rum Kralı Hirakl’e…
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Allah’ın Resûlü Muhammed’den Farsların büyüğü Kisrâ’ya…
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Allah Resûlu Muhammed’den, Culenda’nın iki oğlu Ceyfer ve Abd’e…
اَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُون۪ي مُسْلِم۪ينَ۟
“Bana üstünlük taslamayın, gelip bana teslim olun’ denilmektedir.” (Neml 27/31)
قَالَتْ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اَفْتُون۪ي ف۪ٓي اَمْر۪يۚ مَا كُنْتُ قَاطِعَةً اَمْرًا حَتّٰى تَشْهَدُونِ
“Ey ileri gelenler! ‘Vereceğim emir hakkında bana fikrinizi söyleyin; siz benim yanımda bulunmadıkça, bir iş hakkında kesin bir hüküm vermem!’ dedi.” (Neml 27/32)
Ödev: Neml 32 âyetten 44. âyete kadar kısmı dikkatle okuyalım.
Soru: Hz. Süleyman’a tahtı getirten hak neydi? Bir peygamber hakkı olmayan bir tahtı getirtebilir miydi?
(149)