Hz. Peygamber’in (sas) Yardımcısı Hz. Zübeyr b. Avvâm
Zübeyir b. Avvâm b. Huveylid b. Esed el-Kuraşî el-Esedî.
Künyesi: Ebu Abdullah’dır.
Hz. Peygamber’in (s.a.) halası Safiyye bint Abdulmuttalib’in oğludur.
Allah’ın arslanı Hz. Hamza onun dayısıdır.
Annemiz Hz. Hatice onun halasıdır.
Hz. Ebu Bekir’in kızı zâtun’n-nitâkayn (iki kuşaklı) lakaplı Esma ile evlenmiştir. Bu bağıyla aynı zamanda Hz. Peygamber’in bacanağı olmaktadır.
Hz. Ömer’in vefatından sonra, halife seçimini gerçekleştirmeleri için tayin ettiği altı kişilik “Ashabü’ş-şûra” (danışma kurulu) üyelerindendir.
Bi’setten 16 yıl önce doğmuştur.
Zübeyir, Hz. Ebu Bekir’in İslâm’a girmesinden kısa bir müddet sonra müslüman olmuştur. İlk müslümanların dördüncüsü veya beşincisidir. Genç yaşta Müslüman olanlardandır.
Zübeyir’in babası ölünce, amcası Nevfel onun velâyetini üstlenmişti. Küçük yaşta yetim kalan Zübeyir’i, annesi çok döverdi. Amcası da onu savunur, dövmesine engel olmaya çalışırdı. Ancak Zübeyir büyüyüp müslüman olunca, ona karşı bu sevgisi öfkeye dönüştü. Öyle ki, İslam’dan dönmesi için onu bir hasıra bağlayıp asar ve ateş yakarak dumanla ona işkence ederdi.
Hicreti
Zübeyir, 615 yılında Mekkeli müslümanlarla birlikte Habeşistan’a hicret etmiştir.
Medine’ye hicretten sonra muhacirlerle ensar arasında kardeşlik tesis edildiği zaman Zübeyir ile Seleme b. Selâme b. Vakş kardeş ilan edilmişti.
Savaşları
Bedir günü müslümanların iki atı vardı. Bunlardan biri Zübeyir’e diğeri de Mikdat b. Amr’a ait idi. Zübeyir o gün birçok müşriki öldürmüştür ki, bunlardan biri “Kureyş’in aslanı, Muttaliboğulları aslanı” diye bilinen amcası Nevfel idi.
Uhud’da Resûlullah’ın (s.a.) etrafında etten duvar oluşturan birkaç sahabîden birisi de Zübeyir b. Avvam idi.
Hendek savaşı devam ederken Kureyza oğullarının ihanetini gözlemek ve onlar hakkında bilgi getirmek için Peygamberimiz iki ya da üç defa Zübeyir’i Kureyza oğullarının yurduna göndermişti.
O, Hudeybiye’de “Rıdvan bey’atında” yer almıştı.
Hayber’de Yahudilere karşı amansız mücadelede Zübeyir b. Avvâm da yerini almıştı. Yahudilerin meşhur savaşçısı Merhab’ı Hz. Ali efendimiz yere serdikten sonra meydana Merhab’ın oğlu çıktı. O da bir savaşçı istiyordu karşısına. Bu sefer Zübeyir ortaya çıktı ve vuruşma sonunda oğlunu da Merhab’ın yanına cehenneme gönderdi.
Mekke fethinde hazırlıklar yapılıyordu. Sahabeden Hâtıb b. Ebi Beltea Mekkelilere gizlice bir mektup yazdı ve ulaştırması için bir kadına verdi. Allah (cc), Cebrail vasıtasıyla mektubu Efendimize haber verdi. Allah Resûlü (s.a.) kadına yetişip mektubu almak üzere; Hz. Ali, Mikdat b. Amr ile Zübeyir b. Avvâm’ı görevlendirdi.
Yermük Vakası gününde Hz. Peygamber’in sahâbîleri, Zübeyir’e hitaben: “Ey Zübeyir! Rumlara şiddetli bir saldırı yap ki, biz de seninle beraber saldıralım” dediler. Bunun üzerine Zübeyir (r.a) Rumlar üzerine şiddetli hamleler yaptı. Bu hamleler sırasında, Rumlar, Zübeyir’in omuz köküne iki darbe vurdular. Bu iki geniş yara arasında Bedir’de yediği bir darbenin çukurluğu vardı ki, oğlu Urve; “Ben çocukken bu yaranın çukuruna parmaklarımı sokar, oynardım” demiştir (Buharî, Fedâilü Ashâbi’n-Nebi, 13).
Zübeyir, Mısır fethinde de önemli bir rol oynamıştır. Nitekim halife Hz. Ömer, 642’de Mısır’ın kalesini kuşatan Amr İbnü’l-Âs’a yardım için onu dört bin kişilik bir kuvvetle göndermiştir. Mısır’ın o zamanki hükümet merkezi olan Heliopolis de Zübeyir tarafından alınmıştır.
Halifeler Dönemi
Efendimizin vefatının ardından halife seçilen Hz. Ebu Bekir’e Zübeyir ve Haşimoğullarından bazı kişiler geç bey’at ettiler. Bundan sonra iki buçuk yıllık halifelik döneminde devamlı halifenin emrinde bulunmuştu.
Hz. Ömer’in halife seçilmesinin ardından ilk bey’at edenlerin arasında Zübeyir de bulunuyordu. On buçuk yıllık halifeliği döneminde Hz. Ömer’in en güvendiği kişilerden birisi de Zübeyir b. Avvâm olmuştu. Cepheden cepheye koşmuş, İslam’ın sarsılmaz bir direği olduğunu ortaya koymuştu.
Zübeyir’in, Hz. Osman’a baş kaldıran Mısırlıların, Medine’de gerçekleştirdikleri olaylarda, Osman’ın şehid edilişine kadar, bu olaylara aktif olarak karışmadığı, hem kendisinin hem de Hz. Ali’nin, halifeyi korumak üzere oğullarını gönderdikleri ifade edilmiştir.
Hz. Osman’ın şehid edilmesinden sonra, ashabın büyük bir çoğunluğu Hz. Ali’ye bey’at etmişlerdir. Zübeyir ile Talha da bey’at edenler arasındadır. Bir müddet sonra halifeden izin alarak Mekke’ye geçtiler. Orada toplanan bir grup Hz. Âişe’nin ardında Basra’ya doğru yola çıktılar.
Hz. Ali’ye Karşı Tavrı
Zübeyir, Talha ve Hz. Âişe’nin, Sıffin Savaşında Hz. Ali’ye karşı cephe aldıkları görülmektedir. Hz. Ali, onları karşısında görmek istemediğinden ikna etme yollarını arar. Bir ara Zübeyir’le karşılaşınca ona; “Ey Abdullah’ın babası! Seni buraya getiren sebep nedir?” diye sordu Zübeyir: “Osman’ın kanını istemeye geldim” der. Hz. Ali; “Osman’ın kanını mı istiyorsun? Allah, Osman’ı öldüreni kahretsin. Ey Zübeyir! Resûlüllah’ın sana; “Sen haksız olduğun halde Ali ile savaşacaksın” dediğini hatırlıyor musun?” deyince, Zübeyir; “Allah şahidimdir ki bu doğrudur” der. Hz. Ali; “Öyleyse benimle ne diye savaşıyorsun?” diye sorunca Zübeyir: “Vallahi bunu unutmuştum, şayet hatırlasaydım sana karşı çıkmazdım, seninle savaşmazdım” der. (Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, VI, 415)
Şehâdeti
Bu konuşmadan sonra Zübeyir savaştan çekilerek geri döndü. Medine yolunda kendisini takip eden Amr b. Cürmüz, onu Sibâ vadisinde bir fırsatını bularak şehit etti.
Şehid edildiği zaman yaşı, 64 idi.
Zübeyr’in Çocukları
Onun on biri erkek toplam yirmi çocuğu vardı. Abdullah, Urve, Münzir, Âsım, Muhacir, Hadicetü’l-Kübra, Ümmü’l-Hasan ve Âişe, hanımı Esmâ bint Ebî Bekir’den;
Halid, Amr, Habîbe, Sevde ve Hind adlı çocukları Ümmü Halid adındaki hanımından dünyaya gelmişlerdir.
Diğer çocukları; Mus‘ab, Hamza ve Remle, Rebâb bint Üneyf isimli hanımından;
Übeyde ve Cafer, Zeyneb bint Mersed isimli hanımından;
Zeyneb adındaki kızı, Ümmü Külsüm bint Ukbe adlı hanımından;
Hadicetü’s-Suğra adındaki kızı da Halâl bint Kays adındaki hanımından dünyaya gelmişlerdir. O, çocuklarına şehid sahabîlerin isimlerini vermekteydi.
Beş Şehid Hanımı Âtike
Zübeyir şehid edildiği zaman Âtike bint Zeyd b. Amr b. Nüfeyl ile evliydi. Bu hanım, ilk önce Abdullah b. Ebi Bekir’le evlenmiş, onun şehid edilmesinden sonra Hz. Ömer’in kardeşi Zeyd b. Hattâb ile evlenmişti. Zeyd de Yermük’te şehit düşünce bu defa Ömer b. Hattâb’la onun da şehid edilmesi üzerine Zübeyir (r.a) ile evlenmişti. Âtike son olarak şehitlerin serdarı Hz. Hüseyin ile evliydi. Bunun için Medine halkı: “Kim şehâdet istiyorsa Âtike bint Zeyd’le evlensin” derlerdi.
Zübeyir (r.a), cesur ve gözüpek bir müslümandı. Mekke’de, Allah için ilk defa kılıç çeken odur. Medine’ye hicret ettikten sonra da yapılan tüm savaşlara katılmış, bütün sıkıntılı zamanlarda daima Hz. Peygamber’in (s.a.) yanında bulunmuştur. Savaşta gösterdiği üstün başarıdan ve çok iyi ok attığından Allah Resûlü: “Hadi at! Anam babam sana feda olsun” diyerek memnuniyetini ifade etmiştir. Yine onun hakkında; “Her peygamberin bir havarisi vardır, benim ki de Zübeyir’dir” buyurmuşlardır.
Resûlullah’dan (s.a.) 38 hadis rivayet etmiştir.
Resûlullah’ın Havârisi
1- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا هَاشِمٌ وَحَسَنٌ قَالاَ حَدَّثَنَا شَيْبَانُ عَنْ عَاصِمٍ عَنْ زِرِّ بْنِ حُبَيْشٍ قَالَ: اسْتَأْذَنَ ابْنُ جُرْمُوزٍ عَلَى عَلِىٍّ، فَقَالَ: مَنْ هَذَا؟ قَالُوا: ابْنُ جُرْمُوزٍ يَسْتَأْذِنُ. قَالَ: ائْذَنُوا لَهُ لَيَدْخُلْ قَاتِلُ الزُّبَيْرِ النَّارَ، إِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ: « إِنَّ لِكُلِّ نَبِىٍّ حَوَارِيًّا وَحَوَارِيِّى الزُّبَيْرُ ».
Zir b. Hubeyş der ki: İbn Cürmûz, Hz. Ali’nin (r.a.) yanına girmek için izin istedi. Ali (r.a.): “Kim o?” diye sorunca, “İbn Cürmûz gelmiş, girmek için izin istiyor” dediler. Ali (r.a.) şöyle dedi: “İzin verin! Zübeyir’in katili cehenneme girecektir. Zira Resûlullah’ın (s.a.) şöyle buyurduğunu duydum: “Her peygamberin bir havarisi vardır. Benim havarim de Zübeyir’dir.” [Sahih] (Müsned, I, 89, 102, 103. Ayrıca bk. Hâkim, Müstedrek, III, 414; Tayâlisî, Müsned, I, 137; Ebu Ya‘la, Müsned, I, 445; İbn Sa‘d, III, 105; Taberânî, Mu‘cemu’l-kebîr, 228, 243)
Nimetlerden Hesaba Çekileceksiniz
2- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ حَاطِبٍ عَنِ ابْنِ الزُّبَيْرِ عَنِ الزُّبَيْرِ قَالَ: لَمَّا نَزَلَتْ ﴿ ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ ﴾ قَالَ الزُّبَيْرُ: أَىْ رَسُولَ اللَّهِ مَعَ خُصُومَتِنَا فِى الدُّنْيَا؟ قَالَ: « نَعَمْ ». وَلَمَّا نَزَلَتْ ﴿ ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ ﴾ قَالَ الزُّبَيْرُ: أَىْ رَسُولَ اللَّهِ! أَىُّ نَعِيمٍ نُسْأَلُ عَنْهُ وَإِنَّمَا – يَعْنِى – هُمَا الأَسْوَدَانِ؛ التَّمْرُ وَالْمَاءُ؟ . قَالَ « أَمَا إِنَّ ذَلِكَ سَيَكُونُ ».
Zübeyir b. el-Avvâm (r.a.) der ki: «Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra şüphesiz, siz de kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacaksınız.» ayetleri nazil olunca ben: Ey Allah’ın Resûlü! Özel bir takım günahlarla birlikte dünyada bizim aramızda meydana gelen şeyler bize tekrar sorulacak mı? diye sordum. Resûlullah (s.a.): “Evet” buyurdu. «Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz.» ayeti nazil olunca: “Ey Allah’ın Resûlü! Hangi nimetlerden hesaba çekileceğiz? İki siyahtan yani su ve hurmadan mı?” diye sordum. Hz. Peygamber (s.a.): “Muhakkak ki hesaba çekileceğiniz nimetler ileride size verilecektir” buyurdu. [Sahih] (Müsned, I, 164. Ayrıca bk. Tirmizî, 3236, 3256; İbn Mâce, 4158) (Tercüme, XV, 309)
3- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ – يَعْنِى ابْنَ عَمْرٍو – عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ حَاطِبٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ الْعَوَّامِ قَالَ: لَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ السُّورَةُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ –صلى الله عليه وسلم- ﴿ إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُمْ مَيِّتُونَ ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ ﴾ قَالَ الزُّبَيْرُ: أَىْ رَسُولَ اللَّهِ! أَيُكَرَّرُ عَلَيْنَا مَا كَانَ بَيْنَنَا فِى الدُّنْيَا مَعَ خَوَاصِّ الذُّنُوبِ؟ قَالَ: « نَعَمْ! لَيُكَرَّرَنَّ عَلَيْكُمْ حَتَّى يُؤَدَّى إِلَى كُلِّ ذِى حَقٍّ حَقُّهُ » فَقَالَ الزُّبَيْرُ: وَاللَّهِ إِنَّ الأَمْرَ لَشَدِيدٌ.
Zübeyir b. el-Avvâm (r.a.) der ki: «Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra şüphesiz, siz de kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacaksınız.» ayetleri nazil olunca ben: Ey Allah’ın Resûlü! Özel bir takım günahlarla birlikte dünyada bizim aramızda meydana gelen şeyler bize tekrar sorulacak mı? diye sordum. Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Evet, andolsun ki her hak sahibine hakkı eksiksiz ödeninceye kadar size tekrar gösterilecektir.” Zübeyir (r.a.) der ki: “Allah’a yemin ederim ki o zaman iş çok zor demektir”. [Sahih] (Müsned, I, 167) (Tercüme, XV, 170)
Dilenmekten Uzak Durulmalı
4- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ غِيَاثٍ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ الْعَوَّامِ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: « لأَنْ يَحْمِلَ الرَّجُلُ حَبْلاً فَيَحْتَطِبَ بِهِ، ثُمَّ يَجِىءَ فَيَضَعَهُ فِى السُّوقِ فَيَبِيعَهُ، ثُمَّ يَسْتَغْنِى بِهِ فَيُنْفِقَهُ عَلَى نَفْسِه خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَسْأَلَ النَّاسَ، أَعْطَوْهُ أَوْ مَنَعُوهُ ».
Zübeyir b. el-Avvâm’ın (r.a.) bildirdiğine göre Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Kişinin bir ip alıp odun toplayarak pazarda satması ve bununla geçimi sağlayıp da haysiyetini koruması, versinler vermesinler, insanlardan bir şey istemesinden daha hayırlıdır”. [Sahih] (Müsned, I, 164. Ayrıca bk. Buhârî, 2075) (Tercüme, VII, 160)
Beni Kureyza Üzerine Yürüyüş
5- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ، حَدَّثَنِى أَبِى، حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، أَنْبَأَنَا هِشَامٌ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ قَالَ: لَمَّا كَانَ يَوْمُ الْخَنْدَقِ كُنْتُ أَنَا وَعُمَرُ بْنُ أَبِى سَلَمَةَ فِى الأُطُمِ الَّذِى فِيهِ نِسَاءُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أُطُمِ حَسَّانَ، فَكَانَ يَرْفَعُنِى وَأَرْفَعُهُ، فَإِذَا رَفَعَنِى عَرَفْتُ أَبِى حِينَ يَمُرُّ إِلَى بَنِى قُرَيْظَةَ، وَكَانَ يُقَاتِلُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَوْمَ الْخَنْدَقِ، فَقَالَ: « مَنْ يَأْتِى بَنِى قُرَيْظَةَ فَيُقَاتِلَهُمْ؟ ». فَقُلْتُ لَهُ حِينَ رَجَعَ: يَا أَبَتِ! تَاللَّهِ إِنْ كُنْتُ لأَعْرِفُكَ حِينَ تَمُرُّ ذَاهِباً إِلَى بَنِى قُرَيْظَةَ. فَقَالَ: يَا بُنَىَّ! أَمَا وَاللَّهِ إِنْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَيَجْمَعُ لِى أَبَوَيْهِ جَمِيعاً يُفَدِّينِى بِهِمَا يَقُولُ: « فِدَاكَ أَبِى وَأُمِّى ».
Abdullah b. Zübeyr der ki: Hendek savaşının olduğu zaman ben ve Ömer b. Ebi Seleme, Resûlullah’ın (s.a.) hanımlarının bulunduğu Hassân’a ait köşkteydik. (Duvarın üzerinden dışarıya bakmak için) bazen Ömer beni kaldırıyor, bazen de ben onu kaldırıyordum. Ömer beni kaldırınca, Kurayza oğullarına doğru giden babamı görüyordum. Hendek günü babam Resûlullah (s.a.) ile beraber savaşıyordu. Hz. Peygamber (s.a.): “Kim Kurayza oğullarına gidip onlarla savaşır?” demişti. Babam geri dönünce ona: “Babacığım! Vallahi, Kurayza oğullarına doğru giderken seni gördüm ve tanıdım” dedim Babam: “Evladım! Vallahi, Resûlullah (s.a.) annesini ve babasını zikrederek bana: «Anam babam sana feda olsun» diyordu” karşılığını verdi. [Sahih] (Müsned, I, 164. Ayrıca bk. Buhârî, Fedâilu’s-sahâbe, 13; Müslim, Fedâilu’s-sahâbe, 49) (Tercüme, XVII, 575)
6- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا عَتَّابُ بْنُ زِيَادٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ – يَعْنِى ابْنَ الْمُبَارَكِ – أَنْبَأَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ قَالَ: كُنْتُ يَوْمَ الأَحْزَابِ جُعِلْتُ أَنَا وَعُمَرُ بْنُ أَبِى سَلَمَةَ مَعَ النِّسَاءِ، فَنَظَرْتُ فَإِذَا أَنَا بِالزُّبَيْرِ عَلَى فَرَسِهِ يَخْتَلِفُ إِلَى بَنِى قُرَيْظَةَ مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلاَثَةً، فَلَمَّا رَجَعَ قُلْتُ: يَا أَبَتِ! رَأَيْتُكَ تَخْتَلِفُ. قَالَ: وَهَلْ رَأَيْتَنِى يَا بُنَىَّ، قَالَ: قُلْتُ: نَعَمْ. قَالَ: فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: « مَنْ يَأْتِى بَنِى قُرَيْظَةَ فَيَأْتِينِى بِخَبَرِهِمْ ؟». فَانْطَلَقْتُ، فَلَمَّا رَجَعْتُ جَمَعَ لِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَبَوَيْهِ فَقَالَ: « فِدَاكَ أَبِى وَأُمِّى ».
Abdullah b. Zübeyr der ki: Hendek savaşının olduğu zaman ben ve Ömer b. Ebi Seleme, kadınlarla beraber kalmıştık. Baktığımda, babamın, atın üzerinde iki veya üç defa Kurayza oğullarına doğru gidip geldiğini gördüm. Döndüğünde: “Babacığım! Gidip geldiğini gördüm” deyince, babam: “Beni gördün mü, evladım?” karşılığını verdi. Ben: “Evet” cevabını verince şöyle dedi: Resûlullah (s.a.): “Kim Kurayza oğullarına gidip onlarla ilgili haber getirir?’ deyince ben gidip onlarla ilgili haber toplayıp döndüm. Hz. Peygamber (s.a.) annesini ve babasını anarak: “Anam babam sana feda olsun” buyurdu. [Sahih] (Müsned, I, 166) (Tercüme, XVII, 576)
Kıskançlık ve Kin Hastalığı
7- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَنْبَأَنَا هِشَامٌ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى كَثِيرٍ عَنْ يَعِيشَ بْنِ الْوَلِيدِ بْنِ هِشَامٍ ح وَأَبُو مُعَاوِيَةَ شَيْبَانُ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى كَثِيرٍ عَنْ يَعِيشَ بْنِ الْوَلِيدِ بْنِ هِشَامٍ عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ الْعَوَّامِ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: « دَبَّ إِلَيْكُمْ دَاءُ الأُمَمِ قَبْلَكُمُ؛ الْحَسَدُ، وَالْبَغْضَاءُ. وَالْبَغْضَاءُ هِىَ الْحَالِقَةُ، حَالِقَةُ الدِّينِ لاَ حَالِقَةُ الشَّعْرِ. وَالَّذِى نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ، لاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا، أَفَلاَ أُنَبِّئُكُمْ بِشَىْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ؟ أَفْشُوا السَّلاَمَ بَيْنَكُمْ ».
Zübeyir b. el-Avvâm (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Size, sizden önceki ümmetlerin hastalığı sirayet etti. Bu hastalık haset ve kindir. Kin kazıyıcıdır; saçı değil dini kazır. Muhammed’in canı elinde olana yemin olsun ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Size, onu yaptığınız taktirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi bildireyim mi? aranızda selamı yayınız”. [Zayıf] (Müsned, I, 164. Ayrıca bk. Beyhakî, Sünenü’l-kübrâ, X, 232) (Tercüme, XIV, 269)
Neden Çok Hadis Rivayet Etmemiş
8- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ جَامِعِ بْنِ شَدَّادٍ عَنْ عَامِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ: قُلْتُ لِلزُّبَيْرِ: مَا لِى لاَ أَسْمَعُكَ تُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَمَا أَسْمَعُ ابْنَ مَسْعُودٍ وَفَلاَناً وَفَلاَناً؟ قَالَ: أَمَا إِنِّى لَمْ أُفَارِقْهُ مُنْذُ أَسْلَمْتُ، وَلَكِنِّى سَمِعْتُ مِنْهُ كَلِمَةً: « مَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّداً فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ ».
Âmir b. Abdullah b. ez-Zübeyir babasından bildiriyor: (Babam) Zübeyir’e (r.a.): Neden İbn Mesud’un, filanın, filanın yaptığı gibi sen de Resûlullah’tan (s.a.) (çok) hadis rivayet etmiyorsun? diye sorduğumda şu cevabı verdi: Müslüman olduğumdan beri Resûlullah’ın (s.a.) yanından ayrılmadım. Ancak Resûlullah’ın (s.a.) şöyle buyurduğunu işittim: “Bilerek benim adıma yalan söyleyen kişi cehennemdeki yerine hazırlansın”. [Sahih] (Müsned, I, 165. Ayrıca bk. Buhârî, I, 178, 179; Ebu Davud, III, 357; İbn Mâce, I, 10) (Tercüme, XV, 493)
Uhud’dan Bir Hatıra
9- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْهَاشِمِىُّ أَنْبَأَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ – يَعْنِى ابْنَ أَبِى الزِّنَادِ – عَنْ هِشَامٍ عَنْ عُرْوَةَ قَالَ: أَخْبَرَنِى أَبِى الزُّبَيْرُ أَنَّهُ لَمَّا كَانَ يَوْمُ أُحُدٍ أَقْبَلَتِ امْرَأَةٌ تَسْعَى حَتَّى إِذَا كَادَتْ أَنْ تُشْرِفَ عَلَى الْقَتْلَى – قَالَ -: فَكَرِهَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَنْ تَرَاهُمْ، فَقَالَ: « الْمَرْأَةَ! الْمَرْأَةَ! ». قَالَ الزُّبَيْرُ: فَتَوَسَّمْتُ أَنَّهَا أُمِّى صَفِيَّةُ، – قَالَ -: فَخَرَجْتُ أَسْعَى إِلَيْهَا فَأَدْرَكْتُهَا قَبْلَ أَنْ تَنْتَهِىَ إِلَى الْقَتْلَى، – قَالَ -: فَلَدَمَتْ فِى صَدْرِى وَكَانَتِ امْرَأَةً جَلْدَةً، قَالَتْ: إِلَيْكَ لاَ أَرْضَ لَكَ! قَالَ: فَقُلْتُ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَزَمَ عَلَيْكِ، – قَالَ -: فَوَقَفَتْ، وَأَخْرَجَتْ ثَوْبَيْنِ مَعَهَا، فَقَالَتْ: هَذَانِ ثَوْبَانِ جِئْتُ بِهِمَا لأَخِى حَمْزَةَ، فَقَدْ بَلَغَنِى مَقْتَلُهُ، فَكَفِّنُوهُ فِيهِمَا. قَالَ: فَجِئْنَا بِالثَّوْبَيْنِ لِنُكَفِّنَ فِيهِمَا حَمْزَةَ، فَإِذَا إِلَى جَنْبِهِ رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ قَتِيلٌ قَدْ فُعِلَ بِهِ كَمَا فُعِلَ بِحَمْزَةَ، – قَالَ -: فَوَجَدْنَا غَضَاضَةً وَحَيَاءً أَنْ نُكَفِّنَ حَمْزَةَ فِى ثَوْبَيْنِ وَالأَنْصَارِىُّ لاَ كَفَنَ لَهُ، فَقُلْنَا: لِحَمْزَةَ ثَوْبٌ وَلِلأَنْصَارِىِّ ثَوْبٌ، فَقَدَرْنَاهُمَا، فَكَانَ أَحَدُهُمَا أَكْبَرَ مِنَ الآخَرِ، فَأَقْرَعْنَا بَيْنَهُمَا، فَكَفَّنَّا كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا فِى الثَّوْبِ الَّذِى طَارَ لَهُ.
Zübeyir (r.a.) bildiriyor: Uhud savaşında bir kadın yürüyerek (savaş meydanına) geldi. Neredeyse şehitlerin yanına ulaşacaktı. Resûlullah (s.a.) kadının onları görmesini istemedi ve: “Kadın kadın (var, onu durdurun)” diye seslendi. Sanırım bu kadın annem Ümmü Safiyye idi. Ben de ona doğru yürümeye başladım. Ölülerin yanına varmadan ona yetiştim. Bunun üzerine göğsüme vurdu. Kadın sert biri idi. Bana: “Geri çekil, hakkımı sana helal etmem!” deyince: “Oraya gitmeni Resûlullah (s.a.) istemiyor” karşılığını verdim. Bunun üzerine durdu ve iki parça bez çıkarıp: “Bu iki bezi kardeşim Hamza’ya getirdim. Onun öldüğü haberini aldım. Onu bunlarla kefenleyin” dedi. Bu iki parça bezle Hamza’yı kefenlemeye geldiğimizde yanında Ensar’dan bir kişinin öldürülmüş olduğunu gördük. Ona da Hamza gibi (müsle) yapılmıştı. Bu sebeple Hamza’yı iki kefenle kefenleyip Ensarî’yi kefensiz bırakmanın ayıp olacağını düşünüp bundan utanarak: “Ensarî’yi de bir parça bez ile kefenleyelim” dedik. Giysilerden/bezlerden biri diğerinden daha büyüktü. Aralarında kura çektik ve her birini kendine düşen giysi/bez ile kefenledik. [Hasen] (Müsned, I, 165) (Tercüme, VI, 412)
Ürün Sulamada Anlaşmazlık
10- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ، أَنَّ الزُّبَيْرَ كَانَ يُحَدِّثُ أَنَّهُ خَاصَمَ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ قَدْ شَهِدَ بَدْراً إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى شِرَاجِ الْحَرَّةِ كَانَا يَسْقِيَانِ بِهَا كِلاَهُمَا، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لِلزُّبَيْرِ: « اسْقِ ثُمَّ أَرْسِلْ إِلَى جَارِكَ ». فَغَضِبَ الأَنْصَارِىُّ وَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ! أَنْ كَانَ ابْنَ عَمَّتِكَ. فَتَلَوَّنَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم، ثُمَّ قَالَ لِلزُّبَيْرِ: « اسْقِ! ثُمَّ احْبِسِ الْمَاءَ حَتَّى يَرْجِعَ إِلَى الْجَدْرِ ». فَاسْتَوْعَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم حِينَئِذٍ لِلزُّبَيْرِ حَقَّهُ، وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم قَبْلَ ذَلِكَ أَشَارَ عَلَى الزُّبَيْرِ بِرَأْىٍ أَرَادَ فِيهِ سَعَةً لَهُ وَلِلأَنْصَارِىِّ، فَلَمَّا أَحْفَظَ الأَنْصَارِىُّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم اسْتَوْعَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِلزُّبَيْرِ حَقَّهُ فِى صَرِيحِ الْحُكْمِ.
قَالَ عُرْوَةُ: فَقَالَ الزُّبَيْرُ: وَاللَّهِ مَا أَحْسِبُ هَذِهِ الآيَةَ أُنْزِلَتْ إِلاَّ فِى ذَلِكَ: ﴿ فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِى أَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيماً ﴾ .
Urve b. ez-Zübeyir’in bildirdiğine göre Zübeyir (r.a.), Ensar’dan Bedir’de bulunmuş bir adamla beraberce suladıkları Harre bahçesi hususunda Resûlullah’ın (s.a.) yanında davalaştı. Hz. Peygamber (s.a.) Zübeyr’e: “Bahçeni sula, sonra suyu komşuna sal!” buyurunca, Ensar’dan olan adam kızarak: “Ey Allah’ın Resûlü! O (Zübeyr) halanın oğlu olduğu için öyle mi?” dedi. Bu söz üzerine Resûlullah’ın (s.a.) yüzünün rengi değişti ve: “Ey Zübeyr! sula, sonra duvara ulaşıncaya kadar suyu tut!” buyurdu. Böylece Hz. Peygamber (s.a.) hüküm vermede Zübeyr’in hakkını almış oldu. Daha önceki hükmünde, Ensarî’nin de Zübeyir’in de işini görecek şekilde bir yol göstermişti. Ensarî, Resûlullah’a (s.a.) taraf tutma isnadında bulununca, Hz Peygamber (s.a.) açık bir hükümle Zübeyr’in hakkını almış oldu.
Urve der ki: Zübeyr (r.a.): “Vallahi, bildiğim kadarıyla «Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.» ayeti bu konuda nazil oldu” dedi. [Sahih] (Müsned, I, 165. Ayrıca bk. Buhârî, 2708, 2362, 4585) (Tercüme, XI, 341)
Ali’yi Öldüreyim mi?
11- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا مُبَارَكٌ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ قَالَ: جَاءَ رَجُلٌ إِلَى الزُّبَيْرِ بْنِ الْعَوَّامِ فَقَالَ: أَلاَ أَقْتُلُ لَكَ عَلِيًّا؟ قَالَ: لاَ! وَكَيْفَ تَقْتُلُهُ وَمَعَهُ الْجُنُودُ؟ قَالَ: أَلْحَقُ بِهِ فَأَفْتِكُ بِهِ. قَالَ: لاَ! إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: « إِنَّ الإِيمَانَ قَيْدُ الْفَتْكِ لاَ يَفْتِكُ مُؤْمِنٌ ».
Hasan (-ı Basrî) der ki: Adamın biri Zübeyir b. el-Avvâm’ın (r.a.) yanına geldi ve: “Senin için Ali’yi öldüreyim mi?” dedi. Zübeyir: “Ordusu varken onu nasıl öldüreceksin?” diye sordu. Adam: “Ona katılırım, sonra da bir hileyle öldürürüm” dedi. Bunun üzerine Zübeyir: “Olmaz! Zira Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “İman, hileyi engeller! Bundan dolayı mümin hile yapmaz”. [Sahih] (Müsned, I, 166) (Tercüme, XV, 376)
Fitne Toptan Gelir
12- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا أَبُو سَعِيدٍ مَوْلَى بَنِى هَاشِمٍ
(2332)