Hz. Süleyman’ın (as) Atları ve İmtihanı | Muhammed Emin Yıldırım
Siret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Süleyman’ın (as) rahlesinde talebe olmaya devam ediyoruz. Bu hafta Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Hz. Süleyman’ın (as) Atları ve İmtihanı” başlığında ona verilen nimetlerden özellikle adâletle hükmetmesine, bereketli topraklarına, erişilmez bir mülke sahip olmasına ve atlarına değindi. Ayrıca Hz. Süleyman’ın (as) imtihanını ve bu imtihanın verdiği mesajları aktardı. İnşallah haftaya Hz. Süleyman üzerinden “şükür” meselesine anlamaya çalışacağız.
Dersten Cümleler
Siret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Süleyman’ın (as) o eşsiz hayatını öğrenme yolculuğumuza devam ediyoruz.
Öndersiz ve rehbersiz bir şekilde insan, hayatını devam ettiremez…
Geçen dersimizde Hz. Süleyman’a (as) verilen 5 önemli nimet:
1- Rüzgârların onun emrine verilmesi
2- Kuşların mantığının kendisine öğretilmesi
3- Bakır madenlerinin sahibi olması
4- Cinleri birçok iş için kullanması
5- Şeytanların emrinde tutulması
Bugünkü dersimiz şu 4 nimeti işleyeceğiz:
1- Her daim adâletle hükmetmesi
2- Bereketli toprakların kendisine verilmesi
3- Hiç kimselerin ulaşmadığı ve ulaşamayacağı bir mülkün sahibi olması
4- İhtişamlı ve güçlü atlara sahip olması
Biz Peygamberler Tarihi’ni Kur’ân ekseninde anlamaya çalışıyoruz. Bunu yaparken nelere dikkat ediyoruz:
1- Kur’ân’ın bütünlüğü içerisinde anlamaya gayret ediyoruz.
2- Peygamberlerin ismet sıfatını unutmadan anlamaya çalışıyoruz.
3- Hz. Peygamber’in (sas) açık bir beyanı/tefsiri varsa ona kesinlikle müracaat ediyoruz.
4- Sahâbenin âyetler hakkında açıklama ve yorumları varsa onları dikkate alıyoruz.
5- Âlimlerimizin yorumlarını Kur’ân ve Sünnet ekseninde değerlendiriyoruz.
Her daim adâletle hükmetmesi
Adâlet, devletin en bariz özelliğidir. Hatta devletin dini adalettir.
Nebevi siyasetin de üç temel esası vardır malum: Tevhid, Adâlet ve Meşveret…
Bu üç esası bir ağaca benzetirsek bunları, kökü tevhid, gövdesi adalet, dalları veya meyvesi meşveret, yani istişaredir.
وَدَاوُ۫دَ وَسُلَيْمٰنَ اِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ اِذْ نَفَشَتْ ف۪يهِ غَنَمُ الْقَوْمِۚ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِد۪ينَۙ
“Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk.” (Enbiyâ 21/78)
Hz. Süleyman’a (as) göre hüküm şöyle olması gerekir:
1- Tarla, koyun sahiplerine verilmeli; onlar, ziyandan önceki haline gelinceye kadar tarlanın bakımını üstlenmelidir.
2- Koyunlar da tarla sahibine verilmeli, o da tarlası ziyandan önceki haline gelinceye kadar bu koyunların sütünden, yününden ve kuzularından yararlanmalıdır.
3- Nihayet tarla sahibinin zararı karşılanınca tarla ve koyunlar asli sahiplerine iade edilmelidir.
Hz. Dâvûd, oğlunun bu çözümünü beğenir, kendi görüşünden vazgeçer. (Şevkânî, 3.470.471)
فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمٰنَۚ وَكُلًّا اٰتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًاۘ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُ۫دَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَۜ وَكُنَّا فَاعِل۪ينَ
“Süleyman’ın dava konusunu iyi anlamasını sağladık. Her birine de hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Dâvûd’un buyruğu altına koyduk. Bunları yapan bizdik.” (Enbiyâ 21/79)
“Fe fehhemnâhâ Suleymân/Süleyman’ın dava konusunu iyice anlamasını biz sağladık” ifadesi, Râgıb el-İsfahânî tarafından üç türlü açıklanmıştır:
a) Allah’ın Süleyman’a anlama kabiliyeti vermesi
b) Allah’ın Süleyman’ın kalbine bu hükmü ilham etmesi
c) Allah’ın bu hükmü Süleyman’a vahyetmesi (el-Müfredât, “fhm” md.)
Bereketli toprakların kendisine verilmesi
وَلِسُلَيْمٰنَ الرّ۪يحَ عَاصِفَةً تَجْر۪ي بِاَمْرِه۪ٓ اِلَى الْاَرْضِ الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَاۜ وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِم۪ينَ
“Süleyman’ın emrine de onun isteğine göre, içinde bereketler yarattığımız topraklara doğru esmek üzere güçlü rüzgârı verdik. Biz her şeyi biliriz.” (Enbiyâ 21/81)
“İlâ-l-ardi-lletî bâraknâ fî hâ” “bereketler yarattığımız topraklar” Bu topraklar neresi?
Bu ifadenin geçtiği âyetler: A’râf 137; Enbiyâ 71, Enbiyâ 81, İsrâ1…
Beş bereket alanı:
1- Mabed bereketi
2- Peygamberler bereketi
3- Cihad bereketi
4- Ziraat bereketi
5- Yeraltı ve yerüstü bereketi
Hiç kimselerin ulaşmadığı ve ulaşamayacağı bir mülkün sahibi olması
Hz. Süleyman’ın nasıl bir mülke ve hükümranlığa sahip olduğunu şimdiye kadar birkaç âyette gördük: Sebe 34/13; Neml 44
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَهَبْ ل۪ي مُلْكاً لَا يَنْبَغ۪ي لِاَحَدٍ مِنْ بَعْد۪يۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ
“Süleyman: ‘Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın!’ dedi.” (Sâd 38/35)
Haritalar eşliğinde devleti ve etki alanları…
İhtişamlı ve güçlü atlara sahip olması
Atlar tarih boyunca 5 alanının konusu olmuştur:
1- Kibrin
2- Keyfin
3- Ticaretin
4- Taşımacılığın
5- Cihadın
“Kıyamet gününe kadar atların alınlarına hayır, yani ecir ve ganimet düğümlenmiştir.” (Buhâri, “Humus”, 8; Müslim, “İmare”, 26)
“Kim Allah’a gerçekten inanarak ve va’dine gönülden bağlanarak O’nun yolunda cihat etmek için at beslerse, o atın yediği, içtiği, gübresi ve bevli kıyamet gününde o kimsenin sevapları arasında olacaktır.” (Buhârî, “Cihâd”, 45; Nesâî, “Hayl”, 11)
كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُٓوا اٰيَاتِه۪ وَلِيَتَذَكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
“Bu bir mübarek kitaptır ki onu sana, insanlar âyetleri üzerinde iyice düşünsünler, akıl iz‘an sahipleri ondan dersler, öğütler alsınlar diye indirdik.” (Sâd 38/29)
وَوَهَبْنَا لِدَاوُ۫دَ سُلَيْمٰنَۜ نِعْمَ الْعَبْدُۜ اِنَّهُٓ اَوَّابٌۜ
“Biz Dâvûd’a Süleyman’ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah’a yönelirdi.” (Sâd 38/30)
اِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُۙ
“Akşama doğru kendisine, çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.” (Sâd 38/31)
Âyet; üç şeye dikkat çekti:
– Atların sunulduğu vakit?
– Atların cinsi?
– Atların güzelliği?
Atların sunulduğu vakit? Ne zaman? Âşiyy? Aşiyy hangi vakit? İkindiden sonraki vakittir. İkindiden sonra güneşin batışına kadar ki vakte aşiyy denir.
Atların cinsi? Neydi? Cevâd/Ciyâd; Hızlı koşan at, yarış atı, süvari atı, savaş atı gibi anlamlara gelmektedir. (Cevherî, II, 461; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’an, XV, 126)
Atların güzelliği? Bunu nerden çıkarıyoruz? Sâfinât kelimesinden… Safinat, genel anlamda ayakların bir araya getirilmesi demektir.
Hz. Süleyman’ın atlarının özellikleri:
Soyu güzel
Duruşu güzel
Görünüşleri güzel
Şahlanışları güzel
Koşuşları güzel atlar…
Hz. Âişe (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sas), Tebük veya Hayber gazvesinden gelmişti. Sofrada bir örtü vardı. Rüzgâr o örtüyü kaldırdı ve örtünün altından Âişe’nin oynadığı çocuklar gözüktü. “Bu nedir? Ey Âişe!” dedi. Âişe: “Çocuklarımdır.” dedi. Hz. Peygamber (sas) onların arasında kâğıttan kanatları olan at gördü ve “onların ortasında gördüğüm nedir?” dedi. Âişe: “At” diye cevap verdi. Resûlullah (sas): “Onun üzerindeki nedir?” dedi. Âişe, “Kanatlarıdır.” dedi. Resûlullah (sas): “Atın kanadı olur mu?” diye sordu. Âişe: “Süleyman’ın (as) atlarının kanatlı olduğunu duymadın mı?” dedi. Hz. Âişe dedi ki: “Bunun üzerine Hz. Peygamber (sas) dişleri görününceye kadar güldü.” (Ebû Dâvûd, “Edeb” 61; Beykakî, Sünen, 10/412)
فَقَالَ اِنّ۪ٓي اَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَنْ ذِكْرِ رَبّ۪يۚ حَتّٰى تَوَارَتْ بِالْحِجَابِ۠
“Süleyman, “Gerçekten ben malı (atları ve mülkü), Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim” dedi. Nihayet (atlar) gözden kaybolup gidene kadar da onlara baktı…”(Sâd 38/32)
رُدُّوهَا عَلَيَّۜ فَطَفِقَ مَسْحًا بِالسُّوقِ وَالْاَعْنَاقِ
“(Atlar gözden kaybolunca) Onları bana geri getirin” dedi. (Atlar gelince de) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya/sıvazlamaya başladı.” (Sâd 38/33)
Hasan ile Hüseyin, anneleri tarafından çok güzel elbiselerle donatılmış ve mescide dedelerinin yanına gönderilmişlerdi. Efendimiz (sas) de minberde sahâbeye bir şeyler anlatıyordu. Hasan ile Hüseyin Mescid-i Nebevî’ye girer girmez Efendimiz (sas) sözlerine ara verdi, aşağıya indi, Hasan ile Hüseyin’i bağrına bastı, öptü, kokladı ve minbere döndü. “Allah ne güzel ve ne doğru söylemiş! Fitne (imtihan) bunlar! Beni bile minberden indirttiler.” dedi. (İbn Mâce, “Libas”,20; Ebû Dâvûd, “Salât”,232)
وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمٰنَ وَاَلْقَيْنَا عَلٰى كُرْسِيِّه۪ جَسَدًا ثُمَّ اَنَابَ
“Andolsun, biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. Sonra tövbe edip bize yöneldi.” (Sâd 38/34)
Ebû Hureyre (ra) anlatıyor: Resûlullah (sas) buyurdular ki: “…Kadınlardan sadece biri hamile kaldı. O da sakat (eksik) bir çocuk doğurdu. Resûlullah (sas) sözüne devamla: “Nefsimi elinde tutan Zât’a yemin olsun, eğer Süleyman (as) “inşâallah” demiş olsaydı hepsi de Allah yolunda atlı olarak cihâd eden çocuk doğuracaklardı.” buyurdu. (Buhârî, “Kitâbu’l-cihâd”, 23, Müslim, “Eymân”, 20, 21, 22, 23)
Sâd Sûresi’nin 30 ile 34. âyetlerinin mesajları:
1- Hz. Süleyman babasına armağan edilen bir evlattır.
2- Hz. Süleyman hem çok güzel bir kul, hem hemen Allah’a yönelen bir kuldu.
3- Hz. Süleyman o gün için cihadın en önemli aracı olan safkan atlara sahip bir hükümdardı.
4- Hz. Süleyman malı, mülkü, hükümranlığı Rabbini zikretmek için isteyen ve seven bir peygamberdi.
Süleymanca bir adâlet olmazsa o tahta oturan bir cesede dönüşür. Çünkü adaletsiz bir yönetim, ceset gibidir…
وَاِذِ ابْتَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَاَتَمَّهُنَّۜ قَالَ اِنّ۪ي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ اِمَامًاۜ قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۜ قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِم۪ينَ
“Bir zamanlar Rabbi İbrâhim’i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: ‘Ben seni insanlara önder/imam yapacağım!’ demişti. (İbrâhim) ‘Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!)’ dedi. Allah: ‘Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem)’ buyurdu.” (Bakara 2/124)
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَهَبْ ل۪ي مُلْكًا لَا يَنْبَغ۪ي لِاَحَدٍ مِنْ بَعْد۪يۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ
“Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.” (Sâd 38/35)
5- Hz. Süleyman mülk, güç, iktidar imtihanının çok zor olduğunu anlayınca kendinden sonra hiç kimsenin böyle bir imtihan ile karşı karşıya kalmamasını isteyen bir peygamberdi.
Sâd sûresi 36. âyetten itibaren Hz. Süleyman’a verilen nimetlerden bazıları sayıldı. Bunlar nelerdi?
Rüzgârların emrine verilmesi (Sâd 38/36)
Şeytanların hizmetine verilmesi (Sâd 38/37)
Şeytanların zararlarının önlenmesi için bağlanmaları (Sâd 38/38)
Hesapsız bir şekilde nimetlere mazhar kılınması (Sâd 38/39)
Bütün bunların arkasından Allah katında değerinin yücelmesi (Sâd 38/40)
(92)