İmam Tirmizi ve Câmiî

İmam Tirmizî ve Camiî

Tirmizî (Farsça: ترمذی) veya tam adıyla Ebu İsa Muhammed bin İsa bin Sevre bin Musa bin Dahhak el-Tirmizî, İslam dünyasının önde gelen hadis bilginlerinden birisidir.

İslâm dünyasının sekiz büyük hadis bilgininden birisi. Tam adı, Ebu İsa Muhammed bin İsa bin Sevre bin Musa bir Dahhak el-Tirmizî’dir. Kütüb-i sitte olarak anılan en güvenilir altı hadis derlemesinden birinin sahibidir. Dördüncü Müslüman kuşak (etbau etbau’t-tabiin), içinde yer alır. Hadis ilminde en yüksek dereceye ulaşanlara özgü olan “Hafız” ünvanına sahiptir.

Tirmizî, 209 (824) yılında bugün Özbekistan sınırları içinde bulunan Tirmiz şehrinde doğdu.
Tirmizî, Arabistan, Mezopotamya, İran ve Horasan gibi çeşitli ilim merkezlerine hadis öğrenmek için sehayatlar yapmıştır. Buharî, Müslim ve Ebu Davud gibi öteki kütüb-i sitte müellifleriyle görüşmüştür.
Hocaları

Kütüb-i sitte imamlarının müştereken ilim aldıkları 10 hocaya ilave olarak Tirmizî, Ali b. Hucr el-Mervezî, Süveyd b. Nasr b. Süveyd el-Mervezî, Kuteybe b. Saîd es-Sekafî, Ebu Mansur Ahmed b. Bekir, Muhammed b. Abdulmelik b. Ebi’ş-Şevârib, İbrahim b. Abdillah b. Hâtim el-Herevî ve İsmail b. Musa el-Fezârî es-Süddi gibi meşhur alimlerden ilim almış ve hadis rivayet etmiştir.
Kendisinden de birçok kişi ilim almıştır. O, 279 tarihinde Tirmiz’de vefat etmiştir.
Kendisi hakkında devrin ulemâsının gerçekten gıbta edilecek değer¬lendirmeleri ve övgüleri vardır.

el-Câmi’u’s-Sahîh (Veya Sünenu’t-Tirmizî)

Hadis İlminin muhtelif şubelerine dair eserleri bulunan Tirmizî’nin en meşhur eseri “Sünenü’t-Tirmizî” diye bilinen el-Câmi’u-s-Sahih ‘idir. Bazı ilim adamları onu asıl ismine ve muhtevasına en uygun olan yerde Cami’ler arasında incele¬meyi tercih etmişlerdir. Ayrıca, Tirmizî’nin Câmi’inin kütüb-i sitte’nin üçüncü kitabı olduğuna dair ileri sürülen görüş de bulunmaktadır. Bu görüş, kitabın Cami’ niteliği taşımasından meydana gelmişlerdir. Nitekim onun kitabı “Câmiu Ebî İsa” diye anılmaktadır.

Tirmizî eseri hakkında şöyle der: “Ben bu Cami-i Kebir’i yazıp bitirince, onu ilkin Hicaz alimlerine gösterdim. Hepsi de beğendiler. Daha sonra alıp Irak alimlerine götürdüm. Onlar da ağız birliğiyle eseri övdüler. Nihayet Horasan diyarı alimlerine takdim ettim. Onlar da memnun oldular, bilahare eseri ilim alemine sundum. Bu eser kimin evinde bulunursa, orada konuşan bir Peygamber vardır”
Yine kendisi; “iki hadis dışında” kitabındaki bütün hadislerin ma’mâlun bih (amel edilebilir) olduklarını da söy¬lemektedir.

Cami, ale’l-ebvâb bir tertibe sahibtir. Taharetten İlel’e kadar uzanan 46 kitabı ihtiva etmektedir. Concordance’a göre cami; 46 kitab içinde 2496 bâb ve A.Muhammed Şakir’in tahkiki ile başlayan baskıya göre de 3956 hadisden meydana gelmektedir. (Tuhfetu’l-ahvezî şerhi ile birlikte olan baskıda hadis sayısı 4051’dir).

Cami’u’s-Sahih’in Özellikleri

– Tirmizî, diğer müelliflerin «Kitab» ismini verdiği bölümlere «ebvâb» başlı¬ğını koymuştur (ebvâbu’t-tahâre gibi). O, bu ifâdeyi “an rasûlillahi sallellahu aleyhi ve selem” cümlesiyle tamamlar. Bununla da o, zikredeceği hadislerin “merfu” karakterine işaret eder. “Ebvâb” kelimesiyle de hadisler üzerinde yapacağı usulî ve fıkhî değerlendirmelere zemin hazırlamayı hedefler. Nite¬kim mevkuf ve maktu hadisler Tirmizî’de merfu hadislerin değerlendirilmesi sadedinde sevkedilmişlerdir. Buhârî bu iki çeşit hadisi bâb başlıklarında mual¬lak olarak verir. Müslim ise bu iki çeşit hadise hiç yer vermez.

– Bâb başlıklarının (terceme) tanziminde Buhârî’ye paralellik gözükürse de, kısa ve net oluşu ve bir de fikhî görüşler ihtiva etmemesi bakımından ondan ayrılır. Çoğu kere bâb başlıkları, o babın hadislerindeki ifadeleri taşır. Bu yön¬den de hadislerle “terceme” arasındaki münâsebeti bulmak pek kolay olur. Oy¬sa Buhârî, kendi fıkhı görüşlerini bâb başlıklarında verdiği için, tercemelerin uzunluğuna ilâveten, o başlık altında zikredilen hadisler arasındaki münâse¬beti yakalamak da ayrıca bir dikkati ve düşünmeyi gerektirir.

– Tirmizî, bâb başlıklarının tanziminde ayetlerden çok nadir olarak yarar¬lanmıştır. Buhârî ise, birinci derecede âyetlerden tercemeleri oluşturur.

– Görüş ayrılığı bulunan konulara dair olan bâb başlıklarını “hel” ve “keyfe” gibi soru edatlarıyla verir. Aralarında nesh cereyan etmiş olan hadisleri de önce mensuh’u bir bâbta, hemen peşinden nâsih’i de bir başka bâbta zikret¬mek suretiyle peşpeşe sıralar. Söz gelimi, Ebvâbu’t-Tahâre 6-7, 8-9, 58-59, 61-62. bablarda bu uygulama açıkça görülmektedir.

– Tirmizî, bâb başlığı altında bir veya bir kaç hadisi verdikten sonra, sırasıy¬la şu işlemleri yapar:

a. Hadisin sıhhat durumunu mutlaka açıklar. (Hasen, sahih, zayıf, garib gibi)
b. Râvilerin durumunu, varsa, seneddeki illeti beyân eder.
c. Hadisin (varsa) diğer tariklerini verir.
d. Konuyla ilgili, diğer sahabîlerden yapılmış rivayetler varsa, onlara da “ve fi’l-bâbi an fülânin vefulân…” diyerek, sahabî isimlerini vermek suretiyle işaret eder.
e. O konuda fukahanın görüşlerini, hadisle nasıl ihticac ettiklerini, ulemâ arasında ittifak mı, ihtilâf mı bulunduğunu anlatır. İcmâ’ varsa, mutlaka işa¬ret eder. Bazen de uygulamanın hangi yönde olduğunu gösterir.

– Tirmizî, yer yer verdiği lafzın hangi raviye ait olduğunu (bk. savm 28), bazen da ravîlerin hadisi rivayet ederken kullandıkları lafızların hangisi olduğu¬nu (bk. zühd 1) açıklamayı da ihmal etmez. Birleştirdiği senedler arasına, müşterek olan iki isimden sonra (ح) koyar ve mana farkı doğuracak kelimelere işaret eder (Taharet 1).

– Tirmizî, hadisin farklı senedlerini verdikten sonra (Müslim gibi) metni tekrar etmez ve “nahvehu”, “mislehu” gibi kelimelerle yetinir (bk. iman, 3, 53 bazen da “nahve hazâ” ifadesini kullanır (bk. iman, 2).

– Garîbul-hadis ve muhtelifu’l-hadis gibi meselelere de Tirmizî yeterince Cami’inde yer vermekte, bazen kendisi (bk. zekat 33), bazen da bir başkasın¬dan sorarak (bk. ahkam 38) öğrendiği şerhleri zikretmek suretiyle açıklamak¬tadır. İki hadis arasındaki tearuzu, ulemânın görüşünü nakletmek suretiyle gidermektedir (bk. Şehâdât 4 )

– Tirmizî “Hasen” terimini belli bir muhteva için kullanmıştır. Kendisin¬den önceki müelliflerce kelime sözlük anlamında kullanılmaktaydı.

– Tirmizî’ye ait görüşler, Cami’ de “Kale Ebû İsâ” girişiyle verilmiş bulun¬maktadır.

– Tirmizî nin Câmi’inin son kitabı İlel’dir. Bu, sadece Tirmizî’ye ait bir özel¬liktir. Diğer hadis kitablarında bu yoktur. Sonda olmakla beraber bir tür mu¬kaddime niteliğindedir.

Abdülaziz ed-Dihlevî Tirmizî’nin Cami’ini şu dört özelliğe sa¬hip olmakla övmektedir:

a. Tertibi mükemmeldir, tekrar yoktur.
b. Fakihlerin kanaatlarına, yer yer de istidlal usullerine işaret eder.
c. Hadislerin sıhhat durumlarını, bilhassa illetlerini açıklar.
d. Hadis ricaline dair değerli bilgiler verir.

Yukarıdan beri sıraladığımız özelliklerin bir özeti demek olan Abdülaziz ed-Dihlevî’nin bu tesbitleri de göstermektedir ki, Tirmizî’nin Cami’i, usûle ait kaidelerin tek tek hadislere uygulanması, bir başka ifade ile usûl ile furûun birleştirilmesi açısından fevkalade önem ve değere sahip¬tir.

– Tirmizî’de bir tek “sülâsi” nitelikli hadis bulunmaktadır (bk. Fîten 73)

Tirmizî’ye Özgü Terimler

Tirmizî, hadislerin sıhhat durumunu tesbit için çoğu kere mürekkeb te¬rimler kullanır. Bu terimleri şöylece sıralamak mümkündür :

“Sahîhun Garibun”: “Hadis, tek senedi olmasına rağmen sıhhat derecesi¬ne ulaşmış” demektir.

“Hasenün Garibun”: “Hadis sahih de değildir, zayıf da” (Hasen li zâtihi).

“Hasenün Sahihun”: “Hadisin bir kaç senedi vardır ve hadis sahih derece¬sine ulaşmıştır. Hadis hem hasendir hem de sahih, yani: bir senedden hasen, bir senedden sahih ‘dir.”

“Hasenün Sahîhun Garibun”: “Hadis hasen ve sahih olmakla beraber, ba¬zı tariklerinde ğarâbet vardır” demektir.

– Buhâri, talebesi olan Tirmizî’den iki hadis almıştır: Tirmizî için bu durum ayrıca bir mazhariyettir.

– Tirmizî, Müslim’den bir tek hadis rivayet etmiştir. Bu, “rivâyatü’l-akrân” kabilindendir.

– Tirmizî’nin Cami’i, hadis kitaplarının ikinci tabakasına dahildir.

Câmi’in Rivayet Nüshaları

Tirmizî’nin Câmi’inin rivayet nüshaları hakkında yazılmış bulunan yegâ¬ne makale J. Robson’a aittir. Malesef biz bu makaleden istifade edebilmiş de¬ğiliz. Ancak Tirmizî şârihi Mübârekfûrî, Tirmizînin 6 râvîsinin bulunduğunu bildirmektedir.

1. Ebu’l-Abbas Muhammed b. Ahmed Mahbûb (346/957)
2. Ebû Saîd el-Heysem b. Kuleyb eş-Şâsî
3. Ebû Zerr Muhammed b. İbrahim
4. Ebû Muhammed el-Hasen b. İbrahim el-Kattân
5. Ebû Hamid Ahmed b. Abdillah et-Tâcir
6. Ebu’1-Hasen el-Fezârî

Bunlardan Ebu’l-Abbas Muhammed b. Ahmed Mahbûb el-Mahbûbî en önemli râvidir. Elimizdeki Tirmizî nüshaları bu zâtın rivayetine dayanmaktadır.
Cami’in Baskıları ve Şerhleri
Tirmizî’nin Cami’i, iki cild halinde Bulak’ta 1292’de; Mubarekfûrî’nin şer¬hi ile birlikte 1341-1353 yıllarında Delhi’de 4 büyük cild halinde basılmıştır.

Ayrıca ilk iki cildi Ahmed Muhammed Şâkir (1378/1958), 3. cildi M. Fuad Abdülbâkî, 4 ve 5. cildleri de İbrahim Adve Avd tarafından tahkik edilen Mısır (1356/ 1937) baskısı da bulunmaktadır. Piyasada mütedâvel olan bu baskıya A. Muhammed Şakir tarafından yazılmış bulunan 100 küsur sayfalık mukaddi¬me, eseri, müellifini ve muhakkikin ilmî kitab neşri konusundaki fikirlerini ih¬tiva etmektedir. Pek değerlidir.

Cami’, Suriye’de Concordance’ a uygun olmayan şekilde on cilt halinde 1965-1968 yılları arasında İzzet Ubeyd ed-Duâsî’nin tahkiki ile ba¬sılmıştır. Bu baskının sonunda hadislerin alfabetik fihristi bulunmaktadır (Miftahu Süneni’t-Tirmizî), Bu fihrist önemlidir.

Tirmizî’nin mütedâvel şerhlerinin başında Ebû Bekr Muhammed b. el-Arabî (543/1148)’nin “Ârızatu’l-ahvezî alâ kitabi’t-Tirmizî” adını taşıyan 13 cildlik şerhi gelmektedir. Bu şerhin ilk 7 cildi 1350’de el-Matbaatu’1-Mısriyye’de, diğer cildleri de 1352’de Matbaatu’s-Sâvî’de basılmıştır. Sayfa baş¬larında Tirmizî’nin metni yer almaktadır. Ne var ki, bu baskı ciddî bir tashih görmediği için güvenilir değildir.

Muhammed Abdurrahman b. Abdirrahmin el-Mübârekfûrî (1353/1934) tarafından “Tuhfetül-ahvezî Şerhu Cami’it-Tirmizî” adıyla kaleme alınmış olan şerh 4 büyük cild halinde Hindistan’da 1353’de basılmıştır. Bu şerh 10 cild halinde de basılmış bulunmaktadır. Ayrıca bu baskıya ilave edilmiş olan iki cildlik “Mukaddimetu Tuhfeti’l-ahvezi”, gerek Tirmizî ‘nin Cami’ ini ve gerek¬se Hadis edebiyatını tanımak açısından oldukça önemlidir.

Tirmizî’nin Cami’i, “Sünen-i Tirmizî Tercemesi” adıyla Osman Zeki Mollamehmedoğlu (Soyyiğit) tarafından sened kısımları atlanarak Türkçeye tercüme edilmiş bu¬lunmaktadır. 6 cild halinde basılmış olan bu tercümede, hadis metinlerinden sonraki Tirmizî’ye ait değerlendirmelerin Arapça metinleri verilmeden tercü¬meleri yapılmıştır.

Üç Câmi’in Mukayesesi

Burada Cami’ adını taşıyan üç eseri birbiriyle karşılaştırmak istiyoruz.

Burada sunacağımız bilgiler, hemen tamamen Prof. Dr. Nureddin İtr’in “el-imam et-Tirmizî ve’l-muvâzenetü beyne câmiihi ve beyne’s-Sahihayn” adını taşıyan değerli araştırmasından; A. Muhammed Şakir’in Tirmizî’nin Cami’ine yazdığı kıymetli mukaddime’den ve Mübarekfûrî (1353/1934)’nin “Mukaddimetu Tuhfeti’l-ahvezî” adlı önemli eserinden yapacağımız iktibaslardan iba¬ret olacaktır.

Tirmizî, hadisçilik nokta-i nazarından Müslim’e; fıkhu’l-hadis noktasın¬dan da Buhârî’ye ait özellikleri, onlara yakın ölçüde kendisinde toplamış bu¬lunmaktadır. Böylece her ikisinin maksat ve gayelerini eserinde gerçekleştir¬meye çalışmıştır.

Tirmizî, hadis kabulündeki şartlar açısından Buhârî ve Müslim’den daha hafif bir tutum içindedir.

Onun eseri “Hasen” hadis terimini belli bir muhtevaya kavuşturması açısından Sahihayn’dan farklı bir nitelik arzetmektedir.

Tirmizî, Buhâri ve Müslim’den çok daha fazla zayıf hadis ihtiva etmekte¬dir. Ancak bu hadislerin durumunu da açıklıkla ortaya koymaktan çekinmez.

Ahmed Muhammed Şâkir, Tirmizî’nin, kütüb-i sitte ve öteki hadis kitablarının hiçbirinde bulunmayan 3 özelliğe sahip olduğunu bildirmekte ve bu özel¬likleri şöylece sıralamaktadır.

1. Bir konudaki hadisi verdikten sonra, o bâbta, kendisinden hadis rivayet edilmiş olan sahâbîlerin isimlerini verir. Bu bir çeşit tahric’dir. Bu basit bir tahric değildir. Şârih Mubârekfûrî, Tirmizî tarafından işaret edilen hadislerin kimler tarafından kaydedildiğini araştırmıştır. Ancak çoğu kere “kaynağını araştır!” diyerek, durumun tesbitini okucuya bırakmak zorunda kalmıştır. Bu¬nun anlamı, Tirmizî’nin bildiği rivayetleri bugün bile tam olarak tesbit edeme¬mekteyiz, demektir.

2. Çoğu kere fıkhı konulardan fakihlerin görüşlerini ve görüş ayrılıklarını delillerine de işaretle verir. Konuya ait müteârız hadisleri zikreder. Bu da ha¬dislerle amel edebilmek açısından pek önemlidir.

3. Tirmizî, hadislerin illetlerini göstermekte fevkalâde ısrarlıdır. Hadisle¬rin sıhhat derecelerini, rical tenkidleriyle birlikte güzelce verir. Böylece onun kitabı usûle ait kaideleri, özellikle ileli hadislere tatbik eden yegâne kaynak durumundadır. Bu sebeple de onun kitabı hoca-talebe ve araştırmacılar için pra¬tik ve faydalı bir kaynaktır.

Yukarıdan beri sayılan özellikleri ve bilhassa memleketimizdeki hadis öğretiminin usul bilgilerine pek muhtaç olması sebebiyle, Tirmizî’nin Cami’i esas alınarak diğer hadis kitaplarından da karşılaştırmalı metinler seçerek yapılacak tedrisat, kısa zamanda olum¬lu sonuçlar verecektir. Kitabu’l-iman’ı konu alan Hadis I Programını Tirmizî’yi esas al¬mak ve Buhârî’den mukayeseler için yararlanmak suretiyle 1984-85 ders yılı, I. sömest¬rde yaptığım deneme bu açıdan şahsen bana ümit vermiştir.

Diğer Eserleri
Kitabu’l-İlel,
Kitabu’ş-Şemâil,
Kitabu Esmâi’s-Sahabe,
Kitabu’l-Esmâ ve’l-Künâ

(3653)