İnsanı Tanımak mı Tanımlamak mı?
Siret-i İnsan derslerimizin bu haftaki konusu, insanın toplum içerisindeki ağırlığına göre davranmanın ve kaldıramayacağı yükü yüklememenin önemi ile alakalı idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “İnsanı Tanımak mı Tanımlamak mı?” başlığı altında bu önemli iki konuyu anlattı. Özellikle Hz.Peygamber’in (sas) bu alanda söyledikleri ve uygulamaları meseleleri anlamamız açısından bizlere ufuk kattı.
Dersten Cümleler
“Bir insanın yüreğinde İslam’dan başka sevda olmazsa ne olur?” sorunun en güzel cevabıdır Üstat Bediüzzaman…
İnsanî ilişkilerimizdeki en temel sorunlarımız:
Muhabbetin yerini muhabbetsizliğin alması
Merhametin yerini menfaatin alması
Dengenin yerini dengesizliğin alması
Sorumluluğun yerini sorumsuzluğun alması
Tanımanın yerini tanımlamanın alması
İnsanı tanımak, büyük bir gayret ister…
Muhatabı tanımanın faydaları nelerdir?
Seviyesine göre konuşur.
Ağırlığına göre davranır.
Kaldıramayacağı yükü yüklemez.
Doğru yerde konuşlandırır.
Makul bir mesafe belirler.
Muhatabı tanırsak, seviyesine göre konuşur; tanımlarsak kafamızdaki şablona göre konuşuruz.
Muhatabı tanırsak, ağırlığına göre davranır; tanımlarsak konumuna dikkat etmeden davranırız.
Muhatabı tanırsak, kaldıramayacağı yükü yüklemez; tanımlarsak bazen hafif, bazen ağır yükler yükleyerek haksızlık yaparız.
Muhatabı tanırsak, doğru yerde konuşlandırır; tanımlarsak mizaç ve kabiliyetlerine dikkat etmeden yanlış işlere sevkeder, köreltir ve başarısız kılarız.
Muhatabı tanırsak, makul bir mesafe belirler; tanımlarsak yanlış mesafeden dolayı ya bazen donar, dondurur; ya da bazen yanar, yakarız.
“Kişi eğer kendisi için ayağa kalkılmasını bekliyorsa bu bir kibir alametidir.”
Ensârın büyüklerinden, vefatı ile arşı titreten o yüce sahâbî, Abdüleşheloğullarının lideri Sa’d b. Muâz meclise girdiğinde, Efendimiz: “Kumu ila seyyidiküm/Efendiniz için ayağa kalkınız!” der, o cemaati Sa’d b. Muâz için ayağa kaldırırdı.
Zeyd b. Sâbit 8 yaş Abdullah b. Abbas’tan büyük olmasına rağmen, onu gördüğünde elinden geldiğince saygı gösterirdi.
“Kim Kâbe’ye sığınırsa emniyettedir. Kim kendi evine sığınırsa emniyettedir. Kim Ebû Süfyan’ın evine sığınırsa emniyettedir.”
“Resûlullah (sas); ‘İnsanlara mevkilerine göre ikramda bulunun.’ buyurmuştu.” (Ebû Dâvud, Edeb 23)
“Ey Âişe! Dillerinden kurtulmak için kendilerine ikram edilen kimseler insanların en şerlileridir.”(Ebû Dâvud, Edeb, 6)
Hudeybiye’de Mekke tarafından gönderilen elçiler şunlardır:
Büdeyl b.Verka
Mikrez b. Hafs
Huleys b. Alkame
Urve b. Mes’ûd
Süheyl b. Amr
“Ey Budeyl! Onlara de ki: biz buraya savaşa değil, umre yapmaya geldik. Onlara de ki: Yaptığımız savaşlar Kureyş’i yıpratmıştır ve ben bunun çok iyi farkındayım. Onlara de ki: Eğer bundan sonra savaş istemiyorlarsa, belirlenen bir müddet içerisinde silah bırakmaya hazırız; yani barışa hazırız. Onlara de ki: Benimle insanların arasına girmekten artık vazgeçsinler. Onlara de ki: Bana inananların sayısı, bugün Kureyşten daha kalabalıktır. Ama eğer Kureyş imanı seçerse bu kendileri için daha hayırlıdır.”
“Ey Kureyş topluluğu! Vallahi Muhammed’in önünde durmayın, o sizi dünyanın en hayırlı olanlarına çağırıyor, kendisi de en hayırlı olanlarını yapıyor!”
İnsanlığın Aynaları: “Rüya İle Gelen Hakikat”
Ensâr’ın gençlerinden olan Avf b. Malik el-Eşcaî, bir rüya görür…
“Acaba, Hz. Ömer insanlardan neyi ile üstün kılınmıştır? Hz. Ömer ne yapmıştır ki böyle bir ayrıcalık kazanmıştır?” Avf b. Malik bunu düşünürken, bir ses duyulur ve denilir ki: “Ömer üç şeyden dolayı insanlardan üstün kılındı: “Hakkını vererek yerine getirdiği hilafet, hayatının sonunda kazandığı şehadet, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan ikâme ettiği adalet…”
“Vallahi önüme gelen iki davalının kim olduğuna önem vermem. Yakınlığına, uzaklığına bakmam kim haklıysa ona hakkını verir, ona adaletle hüküm ederim. İnşallah sonunda da senin gördüğün gibi mahşerde, o ilahi nimetlere mazhar kılınırım.” (Sehnun, el-Müdevvenetü’l-Kübrâ, 1/416; İbn Sa’d, Tabakat, 3/387, 388)
(2572)