İzmir / Zor İşlerin Adamı: Hz. Mus’ab B. Ümeyr

82 İl 82 Sahabî projesinin 29. programı İzmir’de, büyük bir coşku ve heyecan ile yapıldı. “Zor İşlerin Adamı: Mus’ab b. Ümeyr” başlığında, Hz. Mus’ab’ın anlatıldığı programa çevre il ve ilçelerden de yoğun bir katılım olduğu gözlendi. Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunu erken saatlerde dolduran izleyiciler, programı büyük bir dikkat ile takip ettiler.

Neden İzmir’de Mus’ab?

İHH İzmir Şubesi’nin ev sahipliliğini yaptığı programa Kur’an’ı Kerim tilaveti ile başlandı. Daha sonra selamla konuşması için dernek başkanı Rasim Çağlar söz aldı. Projenin önemine değinen Çağlar, Siyer Araştırmaları Merkezi’ni kutlayarak, bu güzel organizasyonu İzmir’de yapmanın mutluluğunu yaşadığını söyledi. Daha sonra kürsüye Muhammed Emin Yıldırım Hocamız davet edildi. Neden İzmir’de Hz. Mus’ab’ın anlatılacağına dikkat çekerek sözlerine başlayan Hocamız, şöyle dedi: “Ne zaman İzmir’de İslami hizmetlerden bahis açılsa, kardeşlerimiz coğrafyanın zorluğunu dile getirir, İzmir’in zor bir yer olduğunu söylerler. Zor yerde, nasıl hizmet edilir? bu sorunun cevabını bulmak için burada Mus’ab denilecektir. Birde İzmir şehir olarak İstanbul’un kardeşi sayılır. İstanbul’un manevi fatihi Ebû Eyyüb el-Ensari’dir. Ebû Eyyüb’ün muhacir kardeşi ise Mus’ab’tır. İstedik ki, bu kardeşlik muhacir-ensar şeklinde devam etsin, İstanbul’da Ebû Eyyüb el-Ensarî densin, İzmir’de de kardeşi Mus’ab denilsin.”

Fedakarlığın Zirve İsmi Mus’ab

Konuşmasına, Hz. Mus’ab’ın hayatının çeşitli sayfalarını anlatarak devam eden Hocamız, “onun çok zengin ve rahat bir hayat içerisinde yaşarken İslam’la tanıştığını, imanını muhafaza içinde her şeyini hiç umursamadan feda ettiğini” anlattı. Annesinin tehditlerine nasıl karşılık verdiğini, imtihanların en zorlu hallerini yaşamasına rağmen bir an olsun istikametini bozmadığını söyledi.

Yaşadığın Yeri Habeşistan Olarak Mı Yoksa Yesrib Olarak Mı Görüyorsun?

Mus’ab b. Ümeyr’in daimi bir muhacir olduğunu söyleyen Hocamız, onun kısa hayatına tam dört hicret sığdırdığına dikkat çekti. İki kez Habeşistan’a hicret ettiğini söyleyen Hocamız, şöyle bir soru sordu? “Neden Hz. Mus’ab Yesrib’de gösterdiği başarıyı Habeşistan’da gösteremedi?” Bu soruya çeşitli açılardan cevap veren Hocamız şöyle dedi: “Efendimiz (sav) Mus’ab ve diğerlerini Habeşistan’a gönderirken amaç şu idi: ‘Gidin ve orada kendinizi muhafaza edin. Kendinize sahip çıkın. Benden de haber bekleyin; gelin dediğimde dönüp gelin.’ Giden o kafilenin hepsinin kulakları Mekke’den gelecek bir haberdeydi. Zaten çok değil 3 ay sonra yanlış bir haber duymuş ve hemen dönmüşlerdi. Ama Efendimiz (sav) Mus’ab’ı Yesrib’e gönderirken; temel amaç Yesrib’i Medine kılmak, yani Yesrib’i Darü’l-İslam yapmaktı. Mus’ab, Habeşistan’a dönmek üzere giderken, Yesrib’e dönmek üzere değil, ölmek üzere gidiyordu. Mekke’den haber duyup geri dönme hesapları değil, Yesrib’i Medine kılıp onları davet etme hesapları yapıyordu. Böyle olduğu içinde 15 kişi ile Habeşistan’da yapamadığı işleri tek başına Yesrib’de yapıyordu.”
Bu sözlerin ardından Hocamızın izleyenlere sorduğu soru mühimdi: “Siz yaşadığınız toprakları Yesrib olarak mı Medine olarak mı görüyorsunuz?”

ZOR İŞLERİN ADAMI YESRİB’DE

Mus’ab b. Ümeyr’in Medine hayatını da çeşitli yönleri ile anlatan Hocamız, onun Bedir’de öz kardeşini Medineli bir sahabiye bağlatmasını anlattığında salondaki izleyiciler gözyaşlarını tutamadılar. Hz. Mus’ab’ın zor bir davanın yılmaz ve yorulmaz bir mensubu olduğunu söyleyen Hocamız, Uhud’da onun nasıl kılıçlar altında doğrandığını anlatırken de aynı duygular yaşandı.

Kefeni Ot Olan Yiğit

Hocamız, “Uhud’da şehit olunca üstündeki elbisenin yırtılmasından dolayı bedeninin açık kaldığını, kefen yerine izhir otları ile üstünün kapatıldığını” söyledi. En son konuşmasına bu çağda nasıl Mus’ab gibi olunacağına dikkat çeken Hocamız, çok önemli hususları katılımcılarla paylaştı. Bu mesajlar şunlardı:

1- Bu zaman dilimlerinin Mus’ab’ı olmak istiyorsan; feda etmeyi, sürekli vermeyi, gözden çıkarmayı ve kurban olmayı hayatının esası kılmalısın. Küçük şeyleri feda edemeyen, büyük karşılıklara nasıl ulaşabilsin ki?

2- Bu toprakların Mus’ab’ı olmak istiyorsan, buraları Habeşistan olarak değil, Yesrib olarak görmek zorundasın. Ölmek için değil de, dönmek için bir yerde bulunursan, orayı nasıl yeşertebilirsin ki?

3- Bu ortamların Mus’ab’ı olmak istiyorsan, söz adamı değil, hal adamı olmak durumundasın. Yaşantın tebliğ etmiyorsa, sana bakan İslam’ı sende görmüyorsa, imanın tadını senden alamıyorsa, nasıl başkalarını diriltebilirsin ki?

4- Bu zeminlerin Mus’ab’ı olmak istiyorsan, sözün gücüne inanarak, medenileri ikna söz iledir ilkesini unutmamalısın. Hatib olarak kendini, muhatap olarak karşındakini iyice tanımalı, hitap olarak sözlerini güzel seçmelisin. Bunlara dikkat etmezsen, nasıl tebliğ ve davet yapabilirsin ki?

5- Bu güzel davanın Mus’ab’ı olmak istiyorsan, zor bir işe talip olduğunu hatırından çıkarmamalısın. Dava risaletin davasıdır; bu davada bedel ödemek var, hicret etmek var, karşılığını burada beklemeden toprağa tohum ekme sorumluluğu var, sevdiğini iddia ettiğin kimselerin kefareti olarak kılıçlar altında doğranmak var. Bunları göze almazsan nasıl Mus’abla aynı davanın mensubu olabilirsin ki?

Elazığ’da Hz. Hasan
Projenin 30. programı 7 Aralık Cuma günü Elazığ’da, “Dedesine Benzeyen Torun: Hz. Hasan” başlığında icra edilecek.

(4214)