Keşke Babalığımız Hz. Lokman’a Benzese! | Muhammed Emin Yıldırım
Sîret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Lokmân (as) ile alakalı yolculuğumuz devam ediyor. Bu haftaki dersimizde Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Keşke Babalığımız Hz. Lokmân’a Benzese!” serlevhasının altında, Hz. Lokmân’ın oğluna verdiği nasihatler üzerinde durdu. Bir babanın, çocuklarına vereceği nasihatlerin neler ve nasıl olması gerektiği konusunda çok önemli örneklikleri gördüğümüz bu ders, tabir caiz ise hepimize bir ilaç gibi oldu. Haftaya inşallah Hz. Lokmân ile alakalı son dersimizi yapacağız.
Dersten Cümleler
Hz. Lokmân üzerinizden hem adamlığımızı, hem hocalığımızı, hem talebeliğimizi, hem davetçiliğimizi hem de ebeveynoluşumuzu gözden geçirmemiz gerekir…
Kur’ân-ı Kerim Tahrîm sûresi 6. âyet babalığı tarif etmektedir: “Baba, kendisini ve ailesini yakıtı insanlardan ve taşlardan oluşan ateşten koruyan adamdır.”
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْل۪يكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلٰٓئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَٓا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrîm 66/6)
Bugünkü dersimizin başlığı bir hasret, temenni, gıpta, arzu ve hedef taşımaktadır.
Keşke, bir temenni sözüdür. Bazı yerlerde söylemek caiz değildir ama bazı yerlerde caizdir.
“Kuvvetli mümin Allah’a, zayıf müminden daha hayırlı ve daha makbuldür ama her birinde hayır vardır. Eğer başına bir iş gelirse, ‘Keşke şöyle yapsaydım; o zaman şöyle olurdu.’ deme. ‘Allah’ın takdiri böyleymiş; O dilediğini yaptı.’ de. Zira ‘Keşke şöyle yapsaydım.’ sözü, şeytanın vesvesesine yol açar.” (Müslim, “Kader”, 8)
“Allah kendi yolunda (gazaya) çıkan kimseye kefil olmuştur: (Buyurur ki) ‘Onu (çıkaran şey) ancak Benim yolumda cihad etmek, Bana inanmak ve peygamberlerimi tasdik etmek arzusudur. Şu hâlde o, kendisini cennete koymamı yahut alabildiği kadar ecir veya ganimet olarak içinden çıktığı evine döndürmemi Benim üzerime garantilemiştir.’
Muhammed’in nefsi yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, ne kadar isterdim; keşke, Allah yolunda savaşsam ve öldürülsem. Sonra bana bir kere daha can nimeti bahşedilse ve yine cihadın hakkını versem, yine O’nun uğruna öldürülsem. Sonra yine savaşsam ve öldürülsem…” (Buhârî, “İmân”, 26; Müslim, “İmâre”, 28)
Lokmân sûresi 12 ile 19. âyetleri arasında Hz. Lokmân’ın bu kıssası anlatılıyordu. Sadece 8 âyet ile Allah bize neler neler öğretti.
Geçen hafta işlediğimiz ayetlerden Hz. Lokmân’ın oğluna 7 ders verdiğini gördük. Neydi o dersler?
1. Ders: Muhabbet
2. Ders: Tevhid
3. Ders: Anne ve babaya ihsan ile muamele etmek
4. Ders: İnsanlara teşekkür etmek
5. Ders: İtaatin gerekliliğine ve sınırlarına uymak
6. Ders: İyilerle beraber olmak ve iyiliği yaymak
7. Ders: Öteki hayatı unutmamak ve hesapta mahcup olmamak üzere bir ömür yaşamak
يَا بُنَيَّ اِنَّهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ
“Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Lokmân 31/16)
8. Ders: İhsan şuurunu kuşanmak ve ihlâs üzere yaşamak
Ne demek Latîf? Fiillerini rıfk ile gerçekleştiren, kullarına iyilik ve merhamet eden, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan, zâtı duyularla algılanamayan, en gizli ve ince hususları dahi bilen” anlamlarına gelir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “lṭf” md.; Lisânü’l-ʿArab, “lṭf” md.).
Habîr ise; “bilen, bir nesnenin mahiyetine ve iç yüzüne vâkıf olan, her şeyden ama her şeyden haberdar olan” demektir.
يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ
“Yavrucuğum! Namazı ikâme et, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.”
3 ders:
9. Ders: Namazı hakkıyla eda etmek
10. Ders: İyiliği emredip, kötülükten nehyetmek
11. Ders: Başa gelen her şeye karşı sabır etmek
Namaz;
– İmanın ikiz kardeşidir.
– Hesabın ilk konusudur.
– Dinin direği ve en temel esasıdır.
– Müslümanı diğerinden ayıran en önemli husustur.
– Mümin’in miracı, Allah katındaki değerini ortaya koyan bir ameldir.
İkâme ne demek?
– Eksiksiz yerine getirmek
– Hakkını vererek yapmak
– Doğrultmak
– Devam ettirmek
– Muhafaza etmek
“Emir-i bi’l-ma’rûf ve nehyi ‘ani’l-münker” Cihadın önemli bir parçasıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’de “emir-i bi’l-ma’rûfi ve nehyi ‘ani’l-münker” kalıbı 8 âyette geçer:
1- Âl-i İmrân 3/104
2- Âl-i İmrân 3/110
3- Âl-i İmrân 3/114
4- A’râf 7/157
5- Tevbe 9/71
6- Tevbe 9/112
7- Hac 22/41
8- Lokmân 31/17
Ma’rûf ve Münker ne demektir?
Ma’rûf, iyilik; Münker, kötülüktür.
Ma’rûf, hayırlı işler; Münker, hayırsız işlerdir.
Ma’rûf, meşru işler; Münker gayri meşru işlerdir.
Ma’rûf, güzel ve faydalı işler; Münker çirkin ve faydasız işlerdir.
Ma’rûf, örfe uygun işler; Münker, örfe uymayan işlerdir.
Dolayısı ile mar’ûf yapıldığında ve korunduğunda herkesin faydalanacağı ama münker işlendiğinde herkese zarar verecek işlerdir.
Üç şey sayılırdı:
– Namazı hakkıyla eda etmek
– İyiliği emredip, kötülükten nehyetmek
– Başa gelen her şeye karşı sabır etmek
Bu üç şeye Kur’ân ne diyor?
“اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِ / Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.”
Bu ifadeyi Kur’ân; iki yerde daha kullanıyor: Âl-i İmrân 186 ve Şûrâ 43. âyetler…
لَتُبْلَوُنَّ ف۪ٓي اَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُٓوا اَذًى كَث۪يرًاۜ وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِ
“Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir.” (Âl-i İmrân 3/186)
وَلَمَنْ صَبَرَ وَغَفَرَ اِنَّ ذٰلِكَ لَمِنْ عَزْمِ الْاُمُورِ۟
“Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.” (Şûrâ 42/43)
Demek ki Kur’ân’a göre 5 amel yapılmaya değer işlerdendir. Nedir bu 5 amel?
– Namazı hakkıyla eda etmek
– İyiliği emredip, kötülükten nehyetmek
– Başa gelen her şeye karşı sabır etmek
– Takvayı kuşanmak ve asla ondan taviz vermemek
– Yapılan yanlışlıklara karşı affetmek
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحًاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ
“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.” (Lokmân 31/18)
12. Ders: Kibirden uzak durmak
13. Ders: Böbürlenerek yeryüzünde yürümemek
Kibir, Allah’ın nefret ettiği bir ameldir.
“Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecektir.” (Müslim, “Îmân”, 147; Ebû Dâvûd, “Libâs”, 26)
“Kibir insanı zalimler arasına sokar.” (Tirmizî, “Birr”, 61)
“Kibir, cehennemliklere mahsus başlıca kötü huylardan biridir.” (Buhârî, “Edeb”, 61; Müslim, “Cennet”, 47)
“Kıyamet gününde kendini beğenmiş kimseler Hz. Peygamber’den uzak kalacaklardır.” (Tirmizî, “Birr”, 71)
“Böbürlenip çalım satanlar Allah’ın ilgi ve merhametini kaybedeceklerdir.” (Buhârî, “Libâs”, 1, 2, 5; Müslim, “Libâs”, 42-48)
“Bu kılıcı, hakkını yerine getirmek şartıyla, kim almak ister?” Ashabın hepsi “Ben!”, “Ben!” diyordu. Fakat Ebû Dücâne “Ya Resûlallah! Bu kılıcın hakkı nedir?” diye sorma gereğini hissetti. Efendimiz “Kılıcın hakkı eğilip bükülünceye kadar; düşmanın yüzüne vurmaktır. Onun hakkı, Müslüman öldürmemen, onunla kâfirlerin önünden kaçmamandır. Onunla Allah sana zafer ya da şehitlik nasip edinceye kadar, Allah yolunda çarpışmandır.” deyince Ebû Dücâne “Kılıcı, o şartla alabilirim ya Resûlallah.” dedi.
“İnnallâhe lâ yuhibbu kulle muḣtâlin feḣûr / Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.”
Aynı ifadeyi Hadîd 57/23’de okumaktayız.
وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحًاۚ اِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْاَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا
“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsrâ 17/37)
وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْنًا وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا
“Rahmân’ın has kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) ‘Selam!’ derler ve geçerler.” (Furkân 25/63)
وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟
“Yürüyüşünde tabiî/ölçülü ol, sesini alçalt/yükseltme. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin/eşeklerin sesidir.” (Lokmân 31/19)
14. Ders: Yürüyüşünde vakarlı olmak
15. Ders: Sesini iyice ayarlamak ve insanları rahatsız etmemek
“Ömer (ra), Kurranın en üstünüydü. Ve o, yürüdüğünde hızlı yürürdü, konuştuğunda herkes duyardı, vurduğunda ise acı verirdi.” (Âlûsî, Ruhu’l-Meâni, 11/89-90).
“Vallahi Ömer, konuştuğu zaman [muhatabına sözünü] duyururdu; yürüdüğü zaman hızlı yürürdü; dövdüğü zaman acıtırdı. İşte gerçek zahit odur.” (İbn Sa’d, Tabakât, 3/335)
“Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin/eşeklerin sesidir.”
Neden böyle bir şey söyledi Kur’ân?
Eşeklerin anırması çok ilginçtir:
1- Yersiz anırır.
2- Çirkin anırır.
3- Yüksek anırır.
4- Sebepsiz anırır.
5- Garip anırır.
Cevabı çok net hepimizin bildiği bir soru size emanet edeceğim: Hz. Lokmân’ın oğluna bu nasihatleri oğlunda nasıl karşılık buldu? Bizim sözlerimiz neden çocuklarımızda ve talebelerimizde karşılık bulmuyor?
Bir önceki ders öğrendiğimiz 7 ders/nasihat 7 şeyin hakkı idi:
– Muhabbet; İnsanlığımızın Hakkı
– Tevhid; Allah’ın Hakkı
– Ana-babaya İhsan; Hayatın Hakkı
– İnsanlara teşekkür etmek; Nimetin Hakkı
– İtaatin gerekliği ve sınırları; İslam Cemaatinden Olmanın Hakkı
– İyilerle beraber olmak ve iyiliği yaymak; Saadetin Hakkı
– Öteki hayatı unutmamak ve hesapta mahcup olmamak üzere bir ömür yaşamak; Kulluğun Hakkı
Bugün öğrendiğimiz 8 ders/nasihat de yine 8 şeyin hakkıdır:
– İhsan şuurunu kuşanmak ve ihlâs üzere yaşamak; Amelin Hakkı
– Namazı hakkıyla eda etmek; İslâm’ın Hakkı
– İyiliği emredip, kötülükten nehyetmek; Adâletin Hakkı
– Başa gelen her şeye karşı sabır etmek; Hakkaniyetin Hakkı
– Kibirden uzak durmak; Şükrün Hakkı
– Böbürlenerek yeryüzünde yürümemek; Heybetin Hakkı
– Yürüyüşünde vakarlı olmak; Temsiliyetin Hakkı
– Sesini iyice ayarlamak ve insanları rahatsız etmemek; İletişimin Hakkı
(252)