Müminler Diyarına Yolculuk

Öteki Hayat derslerinde bu haftaki konumuz, cenaze ve cenaze namazı idi. Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Müminler Diyarına Yolculuk” başlığında, ahiret hayatının ilk penceresi olan kabir âlemine nasıl sünnet üzere yolculuğun yapılacağını örnek ve çok önemli mesajlarla anlattı.

Dersten Cümleler

İman meselesinde gevşeyen ve azalan en önemli iman esası ahirete iman esasıdır.

Kabir, ahiretin ilk penceresidir.

Yaşadığımız şu modern hayat, hayatı kutsallaştırarak, ölümü unutturmaya çalışıyor…

Ölümü temenni etmek yok; ölümü tefekkür etmek var!

Ölümü istemek, arzulamak yok; ölüme ve sonrasına hazırlanmak ve hatırda tutmak var!

“Ey Müminler yurdunda metfun olanlar! Sizlere selam olsun. Bizlerde size yakın bir zamanda inşallah kavuşacağız.”

“Ey Müminler ve Müslümanlar diyarının sakinleri sizlere selam olsun. Bizlerde size yakın bir zamanda inşallah kavuşacağız. Allah’tan bize ve size afiyet dilerim.” (Müslim, Cenâiz, 104)

Sonu belli olan bir film: Ezan ile başlayan Sala ile biten bir film…

Allah korktuklarımızdan emin, umduklarımıza bizi nail kılsın.

“Kendini nasıl buluyorsun? Nasıl hissediyorsun?”diye sordu. Genç diyor ki: “Ya Resulullah! Vallahi günahlarımdan çok korkuyorum; fakat Allah’tan hiç ümit kesmiyorum. Rabbimin beni rahmeti ile karşılayacağını umuyorum.”Allah Resülü (sas) bu cevaptan o kadar memnun oldu ki, orada şöyle buyurdu: “Böyle bir zamanda bir kulun kalbinde bu iki duygu (korku ve umut) birleşirse, mutlaka Allah ona umduğunu verir ve onu korktuğundan emin kılar.”(Tirmizî, Cenâiz,11)

İmam Buhari’nin Sahihi’nin 13 numaralı babı, Kitabü’l-Cenâiz’dir. Tam 170 hadis vardır…

“Biz Âdemoğlunu kerem sahibi, yani şerefli, muhterem kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.” (İsra, 70)

Cabir b. Abdullah (ra) bize naklediyor: “Yanımızdan bir cenaze geçmişti. Resulullah (sas) hemen o cenaze için ayağa kalktı. Biz de (ona uyarak) kendisi ile beraber ayağa kalktık. Sonra içimizden biri dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü! Bu bir Yahudi kadınının cenazesidir.” Bunun üzerine Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurdu: “Şüphesiz ölüm korkunç bir şeydir. Cenazeyi gördüğünüzde hemen ayağa kalkınız.” (Müslim, Cenâiz, 78)

“Olsun o da bir insan değil mi?” (Müslim, Cenâiz, 78)

Birincisi: Hz. Peygamber’in (sas) Cenaze Konusundaki Uygulamaları

İkincisi: Hz. Peygamber’in (sas) Cenaze Namazı Konusundaki Uygulamaları

Birincisi: Hz. Peygamber’in (sas) Cenaze Konusundaki Uygulamaları

1. Vefat etmek üzere olan kişiye ahireti hatırlatır, tevbeye davet eder ve son sözünün kelime-i şehadet olması için yanında bulunanlara bu kelimeleri telkin etmelerini emrederdi.

2. Ölümün bir ayrılık olduğu gerçeğini unutmaz, sevenlerini ağlamaktan menetmez, gözyaşlarının vefat eden insanın üzerine damlamasına engel olmazdı.

“Gönül mahzun olur, göz yaşarır ama bu dilden Rabbimi hoşnut etmeyecek tek söz çıkmaz. Vallahi! Ey İbrahim! Bizler senin ayrılığınla çok mahzunuz!”

“Ey Uhud! Eğer bu gün İbrahim’in firakı ile bize çöken hüzün sana çökseydi, sen bu acıya dayanamaz paramparça olurdun!”

3. Niyâhe’yi yani bağırıp çağırarak ağlamayı yasaklar, böyle davranmayı cahiliye âdeti olarak görür, bu konuda müminlerin hassas olmalarını isterdi.

“Ölenin arkasından yüzünü gözünü tırmalayan, yakasını paçasını yırtan, Câhiliye insanı gibi bağıra, çağıra ağıt yakıp kendisine beddua eden, bizden, bizim yolumuzu izleyenlerden değildir.” (Buhârî, Cenâiz, 36, 38, 39, Menâkıb, 8; Müslim, İmân, 165)

“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hoşlanmayıp uzak kaldığı şeyden ben de hoşlanmam ve uzak olurum. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem vâveylâcı, saçını yolan, üstünü başını yırtan kadınlardan uzaktı!” (Buhârî, Cenâiz, 37, 38; Müslim, İmân, 167)

Ümmü Atiyye validemiz: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem bey’at sırasında, ölüye yüksek sesle ağlamayacağımıza dair biz kadınlardan söz aldı.” (Buhârî, Cenâiz, 46; Müslim, Cenâiz, 31-32)

4. Ölenin Allah’ın huzuruna çıkacağını hatırlatır, en güzel şekilde yıkanması gerektiğini öğretir, erkeklerin ve kadınların kefenlenmesine dair en ince ayrıntılarına kadar bilgi verir ve bu konuda ümmetini bilinçlendirirdi.

Erkeklerin kefeni üç parçadan oluşur: Kamis, İzar, Lifafe

Kadınlar için kefen ise beş parçadır: Gömlek (Kamis), İzar, Lifafe, Göğüs üzerine bağlanan bir parça ve Başörtüsü.

“Onu su ve sidr ile üç defa yahut beş defa hatta lüzum görürseniz daha fazla yıkayın. Sonuncuda da bir parça da kâfur katın.” (Müslim, Cenâiz, 36)

5. Ölünün yüzünün ve bedeninin eğer bir zaruret durumu yoksa tamamen örtülmesini ister, eğer vefat edenin gözleri açık kalmışsa kapatılmasını emreder, yakınlığına göre öpülmesine müsaade ederdi.

“Hayatında güzeldin, vefatında da güzelsin Ya Resulullah!”

6. Savaş meydanında ölen şehitleri yıkatmaz, onların üzerlerinde var olan deri ve demir eşyalarını çıkarttırır, kendi elbiseleri içinde defnedilmelerini ister ve cenaze namazlarını duruma göre bazen kılınmasını ister, bazen kıldırmazdı.

7. İhramlı biri öldüğü zaman su ve sidr yaprağı ile yıkanmasını ve ihram elbisesi ile kefenlenmesini emreder, güzel koku sürülmesini ister ve başının örtülmesini de yasaklardı.

“Onu (omuzunda ve eteğinde bulunan) iki elbisesi içerisinde kefenleyiniz, su ve sidrle yıkayınız. Sakın başını örtmeyiniz. Çünkü Allah, kıyamet gününde onu telbiye getirdiği halde halde diriltecektir.” (Buharî, Sayd, 20, 21; Müslim, Hacc, 93, 94)

İkinci Bölüm: Hz. Peygamber’in (sas) Cenaze Namazı Konusundaki Uygulamaları

1. Cenaze namazını eğer bir engel yoksa çoğunlukla mescidin dışında kılardı.

2. Önüne bir cenaze getirildiği zaman “Borcu var mı?” diye sorardı. O borcun ödenmesini sağlar, öylece namaza geçerdi.

“Ebû Katade! Arkadaşın cennetin kapısında bekletiliyor, öde de adam cennete girsin?”

3. Cenaze namazını kılmaya başlayınca tekbir alır, Allah’a hamd edip övgüde bulunur ve dua ederdi. Cenaze namazında çoğu kez dört tekbir alırdı. Ama bazen bu tekbirlerin sayısını arttırdığı da olurdu.

4. Cenaze namazında ölü için dua edilmesini ister, vefat eden hakkında Allah’a çokça yalvarılmasını arzu eder ve asla ölünün kusurlarını konuşulmasından hoşlanmazdı.

“Allah’ım! Dirimizi, ölümüzü, büyüğümüzü, küçüğümüzü, erkeğimizi, kadınımızı, burada hazır olanları, olmayanları bağışla. Allah’ım! Bizden yaşattıklarını İslam üzere yaşat. Bizden eceli gelenleri de iman üzere öldür. Allah’ım! Onun mükâfatından bizleri de mahrum etme, ondan sonra da bizi fitneye düşürme!” (Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce)

“Keşke ölen ben olsaydım da bu duaları kazanan ben olsaydım!”

5. Cenaze namazı esnasında ölü erkekse başı hizasında, kadın ise ortası hizasında dururdu. Çocuklarında cenaze namazını kılar, onların ailelerine sabır telkin ederdi.

6. Kadınların cenaze namazına katılmalarını ve cenaze ile birlikte mezarlığa yürümelerini uygun görmez ve bu konuda onları uyarırdı.

Ümmü Atiyye (r.anha) şöyle diyor: “Biz kadınlar, Resul-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm) tarafından cenazeyi takip etmekten men edildik; yalnız bu yasağa uymak bize vacip kılınmadı.” (İbn Mâce, Cenâiz, 50)

Hazret-i Ali (ra) rivayet ediyor: “Bir gün Resulullah (sas) dışarı çıktı, bir grup kadını oturur halde gördü ve sordu: “Burada neden oturuyorsunuz?” Dediler ki: “Cenazeyi bekliyoruz.” Efendimiz sordu:“Cenazeyi siz mi yıkayacaksınız?” Hayır. Cenazeyi siz mi taşıyacaksınız? Hayır. Cenazeyi, mezara indirenlerle birlikte mi indireceksiniz? Hayır. Resulullah (sas) şöyle buyurdular: “Öyle ise (çıkın, gidin ki) günah işlemiş ve sevapsız olarak geri dönmüş olmayasınız.” (İbn Mâce, Cenâiz, 51)

7. Cenazeyi çok fazla bekletmeyi uygun görmez, hemen defnedilmesini ister, bu işte acele edilmesini özellikle tavsiye ederdi.

“Cenazeyi (kabre) süratli götürünüz, eğer cenaze salih (bir kişi) ise (önünde) hayır (vardır) onu hayra eriştirmiş olursunuz. Eğer cenaze böyle (salih bir kişi) değilse, şer bir kişidir. Definde acele etmekle onu omuzlarınızdan atmış olursunuz.” (Buhari, Cenâiz, 51; Müslim, Cenâiz, 50-51; Nesaî, Cenâiz, 44)

Hz. Aişe validemiz: “Haberim olsaydı razı olmaz, kardeşimin vefat ettiği yere defnini isterdim.”

İbni Abidin: “Cenazeyi vefat ettiği yerden uzaklara götürmek faydasız işle meşgul olmaktır, hem de defnin geciktirilmesinde kerahet vardır! Şam’ın fethinde bulunan sahabelerin Şam kapısı mezarlığına defni sağlanmış, Medine’ye getirilmemişlerdir.”

(2829)