Ölüm Baygınlığı Geldiği Zaman!
Öteki Hayat dersinde bu hafta Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, ölümün en zor anı olan sekeratü’l-mevt halini anlattı. Hocamız, Kaf Sûresi’nin 19. ayetinin ilk cümlesi olan “Ölüm Baygınlığı Geldiği Zaman” serlevhası altında çok önemli mesajlara yer verdi. Sû-i Hatime’ye düşmemek için nelere dikkat edilmesi gerektiği meselesini de hadisler ışığında bizlerle paylaştı.
Dersten Cümleler
“İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, zenginler tenezzüh (seyahat) için, orta halliler ticaret için, âlimler riya ve gösteriş için, fakirler ise dilenmek için hac ederler/hacca giderler.” (Hatib-i Bağdadi, Tarihu Bağdad, 10/295; Deylemi, el-Firdevs, 5/444)
Ölüm, en büyük nasihattir, en etkili derstir, en tesirli vaizdir, en güzel terhistir, en değerli mesajdır.
Serlevhamız? “Ölüm Baygınlığı Geldiği Zaman”
Sahabe, daha güzel bir hayatın değil, daha güzel bir ölümün peşinde koştular…
“Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.” (Kaf, 15)
“Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 16)
“Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutar. (yapılanları kayteder.) İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen, dediklerini/yaptıklarını zapteden bir melek hazır bulunmasın.” (Kaf, 17 ve 18)
“Ölüm sarhoşluğu/baygınlığı geldiği zaman: ‘Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir. ‘denir.” (Kaf, 19)
“Allah’ım! Beni Müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat!” (Yusuf, 101)
“Sekr” kişi ile aklı arasına giren, aklı gideren bir hâl demektir ki, aklı gideren sarhoş edici maddelere genel olarak “müskir” ya da “musekkir” adı verilmektedir.
Bu hal, artık rollerin bittiği, maskelerin düştüğü, insanın asli kimliğini ortaya çıkaran bir haldir.
Bu hali İbn Recep el-Hanbeli (rh) şöyle ifade etmektedir: “Sekeratü’l-Mevt, herkesin hakikatinin ortaya çıktığı andır. İnsanın asıl kimliğinin ne olduğunun yansıyacağı bir durumdur.”
“Yasin, Kur’ân’ın kalbidir. Onu bir kimse okur ve Allah’tan âhiret saadeti dilerse, Allah ona mağfiret eder. Yâsin Sûresi’ni ölülerinizin üzerine okuyunuz.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V/26)
“Ölülerinize (ölüme yaklaşanlara) lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz.” (Müslim, Cenâiz, 1, 2; Tirmizî, Cenâiz, 7)
“Kim bir ölüyü yıkar, onu kefenler, kefenine güzel koku sürer, cenazesini taşır, cenaze namazını kılar ve ölünün üzerinde gördüğü olumsuz şeyleri yaymazsa anasından doğduğu gibi günahlarından arınmış olur.” (İbn Mace, Cenâiz, 8)
Hüsn-ü Hâtime için akıbet endişesini duymak önemlidir, bunu nasıl elde ederiz?
1. Sağlam bir akidenin inşa ettiği tevhidi bir bilinç
2. Tevhidi bir bilincin ihya ettiği istikamet çizgisi
3. İstikamet üzere olmanın sağladığı sıdk/doğruluk kameti
4. Sıdk halinin hatırlattığı vuslat arzusu
5. Vuslat arzunun uyandırdığı akıbet endişesi
Sû-i Hâtime’nin/Kötü Akıbetin Sebepleri nelerdir?
1. Sağlam bir akideyi ve itikadı elde edememek
2. İman hakikatlerinin kavranmamasından dolayı iman zafiyeti yaşamak
3. İstikamet çizgisini muhafaza edememek
4. Günahta ısrar etmek ve tevbe etmemek
5. Başta iman nimeti olmak üzere verilen nimetlere istenilen oranda şükretmemek
6. Dünya nimetlerini kaybetme korkusu ile yaşamak
7. Namazları hakkı ile ikame etmemek
8. Allah’ın kullarına zulmetmek, haksızlık etmek
9. Anne ve babaya asi olmak
10. Gereksiz yere ve çokça yemin etmek
11. Haramlara karşı hassas davranmamak
12. Kendinde olmayan şeylerle üstünlük iddia etmek, büyük olduğunu zannetmek
13. Haset etmek, başkasının üstünlüklerini çekememezlik etmek
14. Laf götürüp getirmek, gıybet etmek, yalan söylemek, ara bozmak
15. Tefrika çıkarmak, tanınma, şöhret olma maksadı ile Müslümanlara muhalefet etmek
“Ya Resulullah, ölüm döşeğinde yatan bir genç var, kendisine “La ilahe illallah” de, dendiği halde bir türlü bunu söyleyemiyor, dedi. Peygamberimiz: “Namaz kılar mı idi?” diye sordu. Adam: “Evet kılardı” dedi.
“Allah’a hamd olsun ki, benim vasıtam ile bu genci cehennem ateşinden kurtardı.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 23/155; Beyhaki, Şu’abü’l-İman, 196, 197)
“Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!” (Aliyyülkârî, Mirkâtü’l-Mefâtîh 1/332, 7/375)
“Ey Melekü’l-Mevt! Arkadaşıma yumuşak davran, çünkü o mümindir.”
Melekü’1-mevt, dedi: “Rahat ol, gözün aydın olsun! Ben bütün mü’minlere yumuşak davranırım.”
“Can insanın vücuduna yerleştirilmiş dikenli bir dal gibidir. Bu dikenlerin her biri insanın bir damarına yapışmıştır. Sonra güçlü kuvvetli bir adam gelir ve o dalı çekip çıkarır. Kopan damarlar kopar, kalanlar kalır. İşte can bedenden böylece ayrılır.”
“Allah’ım, sekerat-ı mevtte (ölüm zahmeti ve baygınlığında) bana yardım et.” (İbn Mace, Cenâiz, 64; Tirmizi, Cenâiz, 8)
“Ben Hz. Peygamberin, vefatında çektiği ızdırabı gördükten sonra, kolay ölmesinden dolayı kimseye gıpta etmem/ imrenmem.” (Tirmizi, Cenâiz, 8)
Diğer bir rivayette de Hz. Aişe: “Rasulullah (asm), benim göğsümde olduğu hâlde vefat etti. Rasulullah (asm)’den gördüğüm şeyden sonra, ölümün şiddetini kimse için çirkin saymam.” (Nesai, Cenâiz, 6)
“Allah’ım! Ölümün şiddet ve sıkıntılarına karşı bana yardım et!” (Tirmizî, Cenâiz, 7; İbni Mâce, Cenâiz, 64)
“Bugünden sonra baban artık hiç acı çekmeyecek!”
“Vallahi ben ne dünyadan ayrıldığım için, ne ölüm korkusuna kapıldığım için ağlamıyorum. Beni ağlatan şudur: Çıkacağım yolculuk uzun, ama benim azığım ise azdır. Bu yolculuk neticesinde Cennet’e mi gireceğim, Cehennem’e mi? Bunu da bilmiyorum. Bu akıbet korkusu yüreğimi dağlıyor da ona ağlıyorum.”
(3766)