Oryantalizm’in Etkileri / Tirmizi: Zühd Bölümü
Oryantalizm’in Etkileri
Oryantalistik Hadis Araştırmalarının Tarihsel Arka Planı
Özellikle 18. yy.dan itibaren tenkit ilminin gelişmesiyle Kitab-ı Mukaddes ile ilgili çalışmaların oryantalistlerin hadis hakkındaki anlayış ve çalışmalarında önemli ölçüde etkili olduğu görülmektedir.
Oryantalizmin geliştiği çağdaş dönemde Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarının vahiy kaynaklı olup olmadığı hususu ciddi şekilde tartışma konusu olmuştur.
Yahudiler ve Tora
Liberal ve Reformist eğilimli mezhepler, kutsal kitabın Tanrı’nin yazdırmış olduğu bir kitap değil, çağlara ve şartlara göre değişen, ilahi unsurlar yanında beşeri unsurları da ihtiva eden bir kitap koleksiyonu olduğunu ileri sürmüşlerdi.
Reformistler, Kutsal kitabı eleştirerek Tora’daki yaratılışla ilgili hikayelerin insan aklına ve modern bilime aykırı olduğunu iddia etmekte ve eleştirmekteydi.
Netice itibariyle yapılan tarihi çalışmalar ve ilmi veriler Tevrat’ın muayyen bir dönemde ve tek kişi tarafından değil, farklı dönemlerde çeşitli yazarlar tarafından kaleme alındığını, düzeltme, değiştirme ve ilaveler yapıldığını, bu haliyle derleme bir kitap olduğunu, Yahudi geleneğinin kabul ettiği bir tek kişiye yani Hz. Musa’ya nisbet edilemeyeceğini ortaya koymaktaydı.
Hıristiyanlar ve İncil
Kutsal kitap, İncil yazarları tarafından kaleme alınmış ancak Tanrı, yazarların yaptığı işin sorumluluğunu üstüne almıştı. Bugünkü İnciller farklı kişilerce, muhtelif yer ve zamanlarda, çeşitli cemaatlere hitaben yazılmıştı. Dolayısıyla kutsal metinler hem vahiy hem de tarihsel süreçte meydana gelen kişisel ve toplumsal tecrübeleri ihtiva etmekteydi.
Netice itibariyle Tanrı, kutsal metinlerin biricik yazarı değildi; söz konusu metinlerde yazarların da rolü vardı ve kutsal yazılar, temel yapı ve şekil açısından onların eseriydi.
Oryantalistlere Göre Kur’an
Kutsal metinlerin önemli kaynağının metin yazarları olduğunu ve kutsal metinlerin hem vahiy hem de tarihsel süreçte meydana gelen kişisel ve toplumsal tecrübeleri ihtiva ettiğini düşünene oryantalistlere göre Kur’an da vahiy kaynaklı değildi.
Oryantalistlere göre onun kaynağı; Peygamberin kendisi, Yahudi ve Hıristiyanların mukaddes kitapları, cahiliye dönemindeki Hanifler, Sabiîler, İmruülkays ve Ümeyye b. Ebi’s-Salt gibi arap şairleriydi.
Oryantalistler ve Hadis
Batı’daki hadis çalışmalarının belirleyicisi olan üç önemli kişi bulunmaktadır.
1. Yahudi kökenli Macar Ignaz Goldziher (1850-1921)
2. Katolik olan Joseph Schacht (1902-1969)
3. Hollandalı Gautier Herald A. Juynboll (1935-2010)
Oryantalistlere göre Kitab-ı Mukaddes, tarihi süreç içerisinde Tora ve İncil yazarlarının katkılarıyla tamamlanmış metinlerden oluşur. Onlara göre Kur’an da farklı kaynaklardan derlenmiş bir kitaptır.
Oryantalistlere göre hadislerin de Hz. Peygamber ile bir ilişkisi bulunmamaktadır.
Başta Goldziher olmak üzere önde gelen oryantalistlere göre İslamiyet de Hz. Peygamber zamanında tebliğ edilerek tamamlanmış bir din değildir. Ona göre Hz. Peygamber’in tebliğiyle başlayan İslamiyet onun vefatından sonra uzun bir süre içerisinde tamamlanabilmiştir.
Dolayısıyla hadisler Hz. Peygamber’in vefatından sonra dinin tamamlanması amacıyla ortaya atılan görüşlerin ona nisbet edilmesiyle ortaya çıkmıştır. Goldziher’in hadisle ilgili görüşü şu şekildedir.
“Hemen hemen hiçbir hadisin, Peygamber’in gerçek söz veya O’nun davranışlarının güvenilir bir tesiri olduğu ispatlanamaz. Hadis literatürünün İslam’ın ilk iki yy.’daki dinsel, tarihsel ve sosyal gelişiminin bir sonucu olarak mutala edilmesi gerekir.”
Oryantalizm’in Kazandırdıkları
Birçok oryantalist dinin ikinci kaynağı olan hadisle ilgilenmiş ve hadis üzerine yaptıkları çalışmaları makale ve kitap şeklinde kağıda dökmüşlerdir. Hadis üzerine çalışmalar yaparken kaynak eksikliği çekmişlerdir. Bu eksikliklerini gidermek için bir takım tercüme çalışmaları yapmışlar, hadise ve siyere ait belli başlı eserleri batı dillerine çevirmişlerdir. Ayrıca Doğu kütüphanelerinde var olan kitapların kataloglarını oluşturmuşlardır. Ünlü oryantalist Wensinck’in öncülük ettiği kurul tarafından dokuz hadis kitabında geçen hadisler taranarak bir fihrist çalışması yapılmıştır. Bu çalışma Concordance (el-Mu’cemu’l-müfehres li’l-hadisi’n-nebevi) adıyla neşredilmiştir.
Oryantalizm’in özellikle akademik bir hüviyet kazanmasından sonra, dünya bilim, kültür ve medeniyet tarihine, hatta bizzat araştırmaların nesnesi olarak kullanılan Doğu halk kültürlerine yaptığı katkı inkar edilemez. Ayrıca oryantalizm hareketlerinin farklı Doğu ülkelerinde ulusal bir ideal ve bilincin uyanmasına vesile olduğu da muhakkaktır.
Oryantalizm Çalışmalarının Gayeleri
Oryantalizmin genel gayeleri olarak; dini, ticari, ilmi ve siyası şeklinde belirlenmiştir. Bunlardan dini olanı tarih boyunca misyonerlik faaliyeti şeklinde görülmüştür. Buna göre İslam dini Yahudilik ve Hıristiyanlık karşısında küçük düşürmeye çalışan oryantalistler, Kur’an’a yönelik şüpheler uyandırmanın imkansız olduğunu anlayınca hadislere yönelmişlerdir. Asıl amaç; Müslümanların sünnete olan inancını ve bağlılığını ortadan kaldırmaktır. Bu amacın yanında Müslüman nüfusu yönetebilmek için onların beslendiği dinamikleri araştırmak amacı da bulunmaktadır.
Oryantalistlerin Merak Ettikleri
İslam’ın kısa bir süre içinde dünyaya nasıl yayıldığı hemen hemen her oryantalist için merak konusu olmuştur. Alfred Guillaume, İslam’ın dünyaya yayılışının, hadisler sayesinde gerçekleştiğini belirtmektedir.
Snouck Hurgronje, Hz. Peygamber’in hayatını öğrenmenin ne denli önemli olduğunu şöyle izah eder.
Bugün yeryüzünde kendisini Muhammed’e bağlı olarak gören, onun ismini hiçbirşeye değişmeyen ve insanlık için ondan daha büyük bir rahmet tahayyül etmeyen ikiyüz milyonu aşkın insan vardır. (…) Muhammed 7. yy.’da bütün Arabistan’ı ayağa kaldırmış; onun takipçileri kendisinin vefatından sonra Fas’tan Çin’e uzanan bir imparatorluk kurmayı başarmışlardır. İşte sadece bu durum, Muhammed’in hayatına ilgi duymamıza sebep olarak yeter.”
(1828)