Soru: Selam Aleyküm
Değerli Hocam sizden borç ahlakı dersini dinlediğimizde Peygamberimizin borcu olan kişinin namazını dahi kılmadığını söylemiştiniz.
Soru 1- Peygamberimiz Medine’de o kadar zengin Sahabî varken neden bir Yahudiden zırhı karşılığı borç almıştır, hikmeti nedir acaba?
Soru 2– Zayıf da olsa bazı rivayetlerde Peygamberimizin bu borcunu ödemeden dar-ı bekaya irtihali söz konusu, hatta borcunu Hz. Ebû Bekir ve Amcası Abbas’ın ödediği rivayeti var. Bu rivayet doğru ise Peygamberimiz ahirete borçlu mu gitti? Cevaplandırırsanız memnun olurum. Şimdiden Allah razı olsun, kolay gelsin.
Cevap: Muhterem kardeşim,
Efendimiz’in (sas) vefatına yakın bir zamanda Medine’de mukim bir Yahudi tüccardan borç aldığına dair rivayet sahihtir ve birçok kaynakta yer almaktadır.
Hz. Aişe annemiz bu olayı bize şöyle anlatmaktadır: “Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) zırhı bir Yahudi’nin yanında otuz sâ’ (bir başka rivayete göre yirmi sâ’) arpaya karşılık rehin edilmiş bulunduğu hâlde vefat etti.” (Buhari, Cihad, 89; Meğazi, 86; Tirmizi, Büyû’, 7; Nesai, Büyû’, 58)
Bazı rivayetlerde bu yahudînin Evs kabîlesinin halîfi/müttefiki olan Benî Zafer’den Ebü’ş-Şahm adında biri olduğu ve Efendimiz’in (sas) aldığı arpayı kendisi için değil, ihtiyaç halinde olan bir Sahabî için olduğu belirtilir.
Sorularınıza gelince, Medine’de o kadar zengin Sahabî varken neden Efendimiz (sas) bir Yahudiden borç almıştır?
Bunun birkaç sebebi olabilir.
Hz. Peygamber (sas) kolay kolay kimselerden bir şeyler talep etmez, ihtiyaç halinde umuma durumu arz eder, bu konuda şahsi olarak kimselere yük olmak istemezdi. Sahabe bir başkasının ihtiyacı için Hz. Peygamber’in (sas) borç istediğini öğrendiklerinde borç olarak değil, sadaka olarak vermek isteyebilirlerdi. Hz. Peygamber de (sas) onları sıkıntıya sevk etmemek istemiş olabilir.
O anda Medine’de Hz. Peygamber’in (sas) borç isteyebileceği bir zengin Sahabî olmayabilir.
Çok acil bir durum söz konusu olmuş olabilir ve en yakındaki yahudi tüccardan alınmak zorunda kalınmış olunabilir.
Hz. Peygamber (sas) hayatının son demlerinde Ehl-i Kitap’la alışveriş yapılabileceğini göstermek istemiş olabilir.
Özellikle bu son madde üzerinde alimlerimiz biraz daha fazlaca durmuş, Ehl-i Kitap’la alış-veriş hukukuna dair birçok meseleye delil olarak bu hadiseyi getirmişlerdir. (Bkz: Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte Tercüme ve Şerhi, Rehin Bölümü)
İkinci sorunuza gelince, bu borcun nasıl ödendiğine dair kaynaklarımızda net bir bilgi yoktur. Hz. Ebû Bekir’in Bahreyn’den gelen mallarla o borcu ödeyip, rehin olan zırhı geri alıp Hz. Ali’ye verdiği söylendiği gibi, Hz. Ali’nin kendisinin ödeyip zırhı aldığı bilgisi de vardır. (İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 318-320)
Borcun belirlenen bir vadesi olması ve Hz. Peygamber’in (sas) o tarih gelmeden önce vefat etmesi, geride o borcu ödeyecek kadar mal bırakması ve varislerinin bu konudaki hassasiyeti, elbette dikkate alınmalıdır. Efendimiz’in (sas) borcu olduğu için namazını kılmak istemediği Sahabî efendimiz, belirlenen vadesi geçen borçlardandı. Vadesi gelmeyen bir borç her hangi bir mağduriyete sebebiyet vermeyeceğinden ona karşı takınılacak tavır elbette farklı olacaktı.
Selam ve dua ile…
Muhammed Emin Yıldırım
(1817)