Şerefli Bir Kitap, Şerefli Bir Gece, Şerefli Bir Mümin / Kadir Gecesi H. 1438 – M. 2017
Siyer Vakfımızın, Kur’an’ın nazil olmaya başladığı gece olan Kadir Gecesini ihya edebilme adına düzenlediği Kadir Gecesi Programı büyük bir katılımla icra edildi.
Sözlerin en güzeli olan Rabbimizin kelamı Kur’an’ı Kerim tilaveti ile başlayan programa ilgi büyüktü. Kur’an’ı Kerim tilavetinin ardından söz Muhammed Emin Yıldırım Hocamıza tevdi edildi. Hocamız “Şerefli Bir Kitap, Şerefli Bir Gece, Şerefli Bir Mümin” serlevhasında Kadir Gecesini kader gecemize çevirebilme adına bizlere bazı tavsiyelerde bulundu.
Efendimiz’in (sas) Ramazanın son 10 günü, tekli gecelerde aranmasını işaret ettiği Kadir Gecesinin aynı zamanda nübüvvetin de başlangıcı olduğunu belirten Hocamız şunları söyledi: “Hz. İsa’dan (as) beri susan semanın dili, bu gece yeniden konuşmaya başladı. Öyle bir gece ki Kadir Gecesi, bir gecesi 1000 ay olan yani 83 yıl 4 ay ile bir insan ömre bedel olan bir gece.”
Kadir Gecesinin Efendimiz’e (sas) bildirildiğini ancak bu geceyi haber vermek için mescide geldiğinde iki sahabe efendimizin (ra) arasındaki kavga nedeniyle unutturulduğunu aktaran Hocamız, “Demek ki Müslümanlar arasındaki kavga ilahi rahmetin ulaşmasına engel olan bir durum. Eğer Kadir Gecesinin bile bizlere ulaşmasındaki engel iki sahabe arasındaki kavga ise, bu ümmete 100-150 yıldır neden ilahi rahmet ulaşmıyor tekrar düşünelim.” dedi.
Ramazan ayını namaza benzeterek ilk 10 gün kıyam, ikinci on gün rükû, son 10 günün ise secde olduğunu belirten Hocamız, Efendimiz’in (sas) secdelerde duaları çoğaltın tavsiyesini hatırlatarak “Secde kulun Allah’a en yakın olduğu andır. Öyleyse biz de bu son 10 günde dualarımızı çoğaltma adına bir gayret içerisinde olmalıyız.” dedi.
Kur’an’ı Kerim’in ayetlerde geçen 55 farklı ismi daha olduğunu aktaran Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, onlardan birinin de Mecid olduğunu söyledi ve şunları aktardı: “Allah Mecid’dir, gönderdiği kitabı da Mecid’dir. Kitab-ı Mecid’e Allah’ın istediği gibi aklını ve gönlünü açan da Mecid’dir. O Mecid kitap indiği yeri de zamanı da şerefli kılar.” dedi.
Rabbimizin Kur’an’ı indirmek için yeryüzünde Mekke bölgesini, Mekke içerisinde 5000 küsür dağ içerisinden Hira’yı, geceler içinden Kadir ve aylar içerisinden Ramazan’ı seçtiğini belirten Hocamız, “Rabbimiz şerefli kitabını şerefli bir gecede indirdi ve o kitaba iman edenlere de şeref kazandırdı.” dedi.
Allah Resulü’nün (sas) “Allah, bu kitapla kimi toplulukları yüceltir, kimi toplulukları ise alçaltır.” İfadesini nazarlara veren Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, Kur’an’a gönüllerini açarak yücelen sahabe (ra) efendilerimizden örnekler verdi.
Bugün, iman etmeleri nedeniyle 14 asır sonra bile adımlarını takip ettiğimiz sahabe (ra) efendilerimiz gibi olmak istiyorsak şerefli olan kitabımıza, o kitabın bizden istediği şekilde iman etmeli ve bize yüklediği mükellefiyetleri yerine getirmemiz gerektiğini söyleyen Hocamız, bugün biz Müslümanların ihmal ettiği bazı hususları nazarlara verdi.
1- Her Mümin şerefin kaynağının ancak Allah olduğunun bilincinde yürümelidir.
Şerefin kaynağını bilmeliyiz ki şerefi başka yerlerde aramayalım, şeref ararken zillete düşmeyelim. Eğer şerefin kaynağı Allah ise bir Müslümana şeref olarak Müminliği yeter.
2- Şerefli bir Mümin asla başka bir Müminin şerefiyle oynamaz.
Bugün bizlerin birbirine verdiği zararı başkaları bize vermiyor. Yeryüzünde en kutsal yer olan Kâbe’nin önünde konuşan Efendimiz (sas) “Ey Kâbe! Ey Şerefli ev! Sen Allah katında çok değerlisin ama bir Mümin senden daha yücedir.” dedi. Öyleyse bir Mümin başka bir Müminin şerefiyle oynayamaz.
3- Şerefli bir Mümin, Mümin kardeşinin arkasından onun şerefini korumak için gayret eder.
4- Şerefli bir Mümin, ait olduğu ailenin yani İslam ailesinin şerefini en büyük şeref bilir ve Ümmet-i Muhammedîn şerefine leke getirecek şeylerden kaçınır.
5- Şerefli bir Mümin, kendi şerefini bile yeri geldiğinde İslam’ın şerefi yücelsin diye feda eder.
Program, Ramazan boyunca bu memleketin iman selameti ve çocuklarımız için okunan hatimlerin bağışlanması, ülkemiz ve ümmetimiz için edilen duaların ardından cemaatle kılınan teravih namazı ile nihayete erdi.
(1179)