Yahudilerin Hz. Üzeyir İle İmtihanları ve İftiraları | Muhammed Emin Yıldırım
Sîret-i Enbiyâ derslerimizde hamdolsun Hz. Üzeyir’e (as) kavuştuk. Muhammed Emin Yıldırım hocamız bu hafta “Yahudilerin Hz. Üzeyir İle İmtihanları ve İftiraları” serlevhasının altında, Yahudilerin peygamber algılarındaki sapmaları ve bu sapmaların özel olarak Hz. Üzeyir üzerinde nasıl şekillendiğini anlattı. Hocamız, Tevbe sûresinin 30. âyeti üzerinden onların büyük iftiraları ve bunların bugünlere mesajlarını önemli vurgularla bize aktardı.
Dersen Cümleler
Ramazan’ın gölgesinin başımıza düştüğü şu hasret günlerinde adım adım Ramazan’a yaklaşırken Sîret-i Enbiya derslerimizde de Hz. Üzeyr’e eriştik elhamdülillah…
Allah nasip ederse bu ders ile beraber 2 ders yapacağız Hz. Üzeyir ile alakalı, sonra Ramazan araya girecek, Ramazan sonrası da yürüyüşümüzü hepimizin merakla beklediği Hz. Zülkarneyn ile devam ettireceğiz.
Biz Kur’ân-ı Kerîm’de sadece bir yerde Hz. Üzeyir’in ismini okuyoruz; o da Tevbe sûresi 30. âyettir, orada da Hz. Üzeyir’in hayatı değil, Yahudilerin ona attıkları büyük iftiraya değinilmektedir.
Bir âyette de –ki o âyet Bakara 259. âyettir– Hz. Üzeyir isim verilmeden anlatılır, orada da Hz. Üzeyir’in büyük mucizesine değinilir, o mucize biliyorsunuz Ashab-ı Kehf gibi 100 yıllık bir uykudur, inanılmaz güzel bir ahirete iman kıssasıdır, orada da bu anlatılır.
Alacağımız en büyük ders: Ölçüsüz sevginin ve ölçüsüz nefretin oluşturduğu etkiler…
İmâm Zeynelâbidîn: “Sizin sevginiz bize ar/utanç kaynağı oluyor.”
Soru şu: “İnandığını iddia eden bir insan nasıl olur Allah’a, vahye ve peygamberlere iftira atar?”
Bunun birkaç sebebi var ama özellikle Yahudiler için iki temel sebebi var:
1- Güven problemi
2- Menfaat öncelliği
Bu bilgileri neden ısrar ve tekrar ile biz vurguluyoruz? Bunun da iki sebebi var:
1- Düşmanı iyi tanımak için
2- Onların düştüğü sapmalara düşmemek için
Yahudilere göre; Üzeyir ya da onların ifadesi ile Ezra;
1- Peygamberlerden üstün bir konuma sahiptir.
2- Hz. Mûsâ gibidir; hatta o ikinci bir Mûsâ’dır.
3- Hz. Mûsâ gibi Tevrat’ı almaya lâyık biridir.
4- Hz. Mûsâ daha önce gelmeseydi “Tevrat ona verilirdi.” dedikleri biridir.
5- Peygamberlerden daha fazla saygı gösterilmesi gereken biridir.
Yahudilerin Hz. Üzeyir’e attıkları en büyük iftira nedir? Onun Allah’ın oğlu olduğunu iddia etmeleridir. Yahudiler bu iftirayı neden attılar? Hz. Üzeyir onlara çok büyük bir liderlik yaptı. Yaptığı en önemli işlerden bazıları şunlardır?
– Hz. Üzeyir, kaybolan ve hafızalardan silinen Tevrat’ı yeniden onlara kazandırttı.
– Ezra, bilgili rahipler, bilginler ve yazıcılardan oluşan ve “Büyük Meclis’in Adamları” olarak bilinen grubu bir araya getirerek Yahudi tarihinde önemli düzenlemelere imza attı.
Bu Meclis ne yaptı?
– Tevrat’ı Yahudi hayatının esası kıldılar.
– Bütün adet ve gelenekleri topladılar ve bunları Yahudiliğin iskeleti haline getirdiler.
– Eski Ahid’in metnine yeni eklemelerde bulundular.
– Yabancılarla evliliği yasaklayarak bir Yahudi kimliği oluşturmaya çalıştı.
– Sürgünden dönenlerin hepsini tövbe etmek için Yeruşalim’e/Kudüs’e çağırdı. Üç gün içinde gelmeyenlerin cezalandırılacağını haber verdi. Yani yıllardır sürgünde olan bir toplumu toparladı.
– Takvimin başlangıcını ve onun içindeki bayram, özel gün ve geceleri belirledi.
Şahsı putlaştırmak, kendilerine verilen nimetleri Allah’ın ikramı, yapanı ise bir vesile olarak göreceklerine şahsı gereğinden fazla yücelttiler.
“Hıristiyanların Meryem oğlu Îsâ’yı yücelttikleri gibi siz de beni aşırı yüceltmeyin; ben sadece bir kulum. Benim için ‘Allah’ın kulu ve elçisi’ deyin.” (Buhârî, “Enbiyâ” 48).
Resûlullah (sas) “Meddahları gördüğünüz zaman yüzlerine toprak serpiniz!” buyurdu, (Müslim, “Zühd”, 69; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 9; Tirmizî, “Zühd”, 55; İbni Mâce, “Edeb”, 36)
“Adamı mahvettiniz (veya adamın bel kemiğini kırdınız)” (Buhârî, “Şehâdât” 17, “Edeb”, 54; Müslim, “Zühd”, 67)
“Yazık sana! Arkadaşının boynunu kopardın” buyurdu ve bu sözünü defalarca tekrarladı. Sonra da: “Şayet biriniz mutlaka arkadaşını methedecekse, eğer söylediği gibi olduğuna da gerçekten inanıyorsa, zannederim o şöyle iyidir, böyle iyidir, desin. Esasen onu hesaba çekecek olan Allah’tır ve Allah’a karşı hiç kimse kesin olarak temize çıkarılamaz!” buyurdu. (Buhârî, “Şehâdât”, 16, “Edeb”, 54; Müslim, “Zühd”, 65; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 9; İbn Mâce, “Edeb” 36)
Hz. Üzeyir ile Hz. Îsa hangi yönleri ile birbirlerine benziyorlar? Çok yönleri var ama biz sadece 5 yönlerine dikkat çekelim:
1- Hz. Üzeyir’e Yahudiler, Hz. Îsâ’ya Hıristiyanlar çok büyük bir iftira attılar.
2- Hz. Üzeyir 100 yıllık bir uykudan uyandı; Hz. Îsâ babasız dünyaya geldi.
3- Hz. Üzeyir’in de Hz. Îsâ’nın da bu mucizeleri aynı ifadelerle Kur’ân’da yer aldı.
وَلِنَجْعَلَكَ اٰيَةً لِلنَّاسِ – ve li nec’aleke âyeten lin’nâs / Seni insanlara bir âyet/ibret kılalım diye… (Bakara 2/259)
وَلِنَجْعَلَهُٓ اٰيَةً لِلنَّاسِ – ve li nec’alehu âyeten / Onu insanlara bir âyet/ibret kılalım diye… (Meryem 19/21)
4- Kur’ân-ı Kerîm, yaratılış ile alakalı Hz. Üzeyir ve Hz. Îsâ üzerinden bize mesajlar verdi.
5- Hz. Üzeyir’in de Hz. Îsâ’nın da en büyük mucizeleri, hastalara onların vesileleri ile Allah’ın şifalar vermesi idi.
Bugünkü dersimizin 5 konusu var:
1. Hz. Üzeyir’in soyu
2. Hz. Üzeyir’in isminin anlamı
3. Hz. Üzeyir’in yaşadığı dönem
4. Hz. Üzeyir’in tarihi kaynaklardaki hayatı
5. Hz. Üzeyir’in peygamber olup-olmadığı konusu
Hz. Üzeyir’in soyu
İbn Asâkir’in verdiği silsile şu şekildedir:
Üzeyir b. Şurayk b. Arnâ b. Eyyûb b. Dirtenâ b. Ğarâ b. Bekâ b. Îşû‘ b. Finhâs b. el-Âzer b. Hârûn b. İmrân. (İbn Asâkir, Tarihu Dımaşk, 40/317)
Babasının adını: Şurayk değil; Cerve, Hayve ya da Serûhâ diye verenlerde vardır.
Ezra kitabında Üzeyir’in şeceresi, “Başkahin Hârûn, Eleazar, Finehas, Abişua, Bukki, Uzzi, Zerahya, Merayot, Azarya, Amarya, Ahitub, Tsadok (Zadok), Şallum, Hilkiya, Azarya, Seraya, Ezra” şeklinde verilmiştir. (Ezra, 7/1-5).
Hz. Üzeyir’in isminin anlamı
Arapça, kökeni; Azr; destek olmak, yardımcı olmak.
İbranice, Azr; yardım edin, yardım, yardımcı.
Elizar; Tanrı benim yardımcımdır.
Azaryah; Tanrı yardım etti.
Hz. Üzeyir’in yaşadığı dönem
Tarihi rivayetlere göre Buhtunnasır, Beytü’l-Makdisi yerle bir edip Yahudileri sürgüne gönderdiğinde Üzeyir (as) daha bir bebekti.
Hz. Üzeyir’in tarihi kaynaklardaki hayatı
Buhtunnasır, Beytü’l-Makdis’i işgal edip yıktığında, İsrâiloğullarının Tevrat okuyucularından ve bilginlerinden öldürdüğü kırk bin kişi arasında Hz. Üzeyir’in babası ve dedesi bulunuyordu.
Hz. Üzeyir’in peygamber olup-olmadığı konusu
İbn Abbas’a nisbet edilen merfu bir hadise göre Hz. Peygamber (sas) şöyle söylemiştir:
“Üzeyir’in nebi olup olmadığını bilmiyorum.” (İbn Asâkir, Tarihu Dımaşk, 40/317).
Hâkim en-Nisaburi, sahih olarak nitelendirdiği ve Buhari ve Müslim’in şartlarına uygun olduğunu söylediği bir rivayete göre Hz. Ali, Hz. Üzeyir’i nebi olarak nitelendirir. (Hâkim Müstedrek, 2/310).
وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ
“Yahudiler “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar da “Mesîh (Îsâ) Allah’ın oğludur” dediler. Bunlar, daha önceki inkârcıların söylediklerine benzer biçimde ağızlarından çıkan sözlerdir. Allah onları kahretsin! (Gerçeklerden) nasıl da yüz çeviriyorlar!” (Tevbe 9/30)
Tarihte meşhur yahudi bilgini Mûsâ b. Meymûn, Kur’an’daki bilgiyi yahudilere karşı bir iftira şeklinde değerlendirir (Jacobs, I, 181).
Diyorlar ki: “Gerçekten Muhammed, Yahudilerin Tanrı’nın birliğine ait olan inançlarına şüphe düşürmek istedi ve bunu yapmak için burada iyi bir fırsat bulduğunu düşündü.” (Geiger 1898)
Sa‘lebî, İbn Cerîr et-Taberî, Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Fahreddin er-Râzî ve Tûsî gibi müfessirler âyetin bütün yahudileri kapsamadığını belirtir (Ayoub, s. 9-14).
İbn Hazm ise Yemen civarında yaşadıklarını söylediği Sadûkīler’in Ezrâ’yı Allah’ın oğlu olarak kabul etme inancını taşıdıklarını belirtir. Ona göre Sadûkīler’i diğer yahudi gruplardan ayıran en önemli inanç budur. (el-Faṣl, I, 99)
Bazı müfessirlerimiz şöyle demişlerdir: Burada kastedilen şey hakikat değil, mecazdır. Yani Yahudiler o kadar yücelttiler ki Üzeyir’i neredeyse Allah’ın oğlu gibi gördüler.
İbn İshak’ta Tevbe Suresi 30. âyetin sebebi nuzülü olarak şöyle bir rivayet aktarılır. “Resûlullah’a (sas) Selâm b. Mişkem, Nu‘mân b. Evf (Ebu Enes), Mahmûd b. Dihye, Şe‘s b. Kays ve Mâlik b. Sayf geldiler ve ona şöyle dediler: “Sana nasıl tabi olalım ki sen bizim kıblemizi terk ettin ve Üzeyir’in Allah’ın oğlu olduğunu da iddia etmiyorsun?”
Bunun üzerine Yüce Allah, onların bu sözleri hakkında şu ayeti (Tevbe 9/30) indirdi: “Yahudiler ‘Üzeyir Allah’ın oğludur’ dediler, hıristiyanlar da ‘Mesîh (Îsâ) Allah’ın oğludur’ dediler. Bunlar, daha önceki inkârcıların söylediklerine benzer biçimde ağızlarından çıkan sözlerdir. Allah onları kahretsin! (Gerçeklerden) nasıl da yüz çeviriyorlar!” (İbn Hişâm, es-Sire, 1/570).
وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارٰى نَحْنُ اَبْنَٓاءُ اللّٰهِ وَاَحِبَّٓاؤُ۬هُۜ
“Yahudiler ve Hıristiyanlar ‘Biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz!” dediler…” (Mâide 5/18)
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْدِيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ
“Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar!” (Mâide 5/64)
وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارٰى عَلٰى شَيْءٍۖ وَقَالَتِ النَّصَارٰى لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلٰى شَيْءٍۙ وَهُمْ يَتْلُونَ الْكِتَابَۜ
“Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil’i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler.” (Bakara 2/113)
وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُۙ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ
“Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu iddia ediyorlar. Hâşâ! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor.” (Nahl 16/57)
اَفَاَصْفٰيكُمْ رَبُّكُمْ بِالْبَن۪ينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ اِنَاثًاۜ اِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلًا عَظ۪يمًا۟
“(Ey müşrikler!) Rabbiniz, erkek çocukları sizin için ayırdı da, kendisi meleklerden kız çocuklar mı edindi! Gerçekten siz, (vebali) çok büyük bir söz söylüyorsunuz.” (İsrâ 17/40)
قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ
Allah onları kahretsin! (Gerçeklerden) nasıl da yüz çeviriyorlar!” (Tevbe 9/30)
Bu ağır ifadeyi Kur’an Münâfikûn 63/4. âyetinde bir de münafıklar için kullanır.
تَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهًا وَاحِدًاۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
“(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh’i (Îsâ’yı) rabler edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.” (Tevbe 9/31)
“Siz Rahiplerinizin helal kıldığını helal, haram kıldığını ise haram kabul etmiyor musun? İşte Allah’tan başka kime bu yetkiyi verirseniz o sizin rabbinizdir.” (Taberi, Câmiu’l-Beyan an Tevili’l-Kur’an, c. 10, s. 114).
يُر۪يدُونَ اَنْ يُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
“Allah’ın nûrunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nûrunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.” (Tevbe 9/32)
Takdîr-i Hudâ kuvvet-i bâzû ile dönmez.
Bir şem’a ki Mevlâ yaka üflemekle sönmez.
***
Allah’ın takdiri kol ve pazu kuvvetiyle değişmez.
Bir mum ki onu Mevlâ yakar, asla üflemekle sönmez.
(10)